13.

75 17 19
                                    

-Merhaba, küçük bir uyarı yapıp kaçıyorum

Bu bölümde bazı insanları rahatsız edebilecek sahneler var (taciz). Buna göre okur ya da okumadan bölümü atlarsanız sevinirim.-

"Hayır." dedi Doğan sinirle. Sonra "Bu sikik Çağlar yüzünden başımıza iş aldık." diye devam etti. Çağlar oturduğu yerde sinirle doğruldu.

"Ben ne yaptım?" diye karşılık verdi.

"Masa dışında buluşmamamız gerekiyordu."

"Buluştuk da ne oldu sanki gerizekalı?"

"Lanet aldık başımıza. Şimdi hep aynısı olacak amına koduğum."

En sonunda araya girip onları bölmek zorunda hissettim. Çağlar'a dönüp sakin bir ses tonuyla "Dönem ödevi aldık. Ortak. Benimle birlikte takılmak istemiyor." dedim. Bu benim de istediğim bir şey değildi. Açıkçası koskoca sınıfta grup ödevi yapacak kimse bulamamıştım, Doğan da zaten ödevleri teslim eden bir insan değildi. Hoca bir bana bir Doğan'a bakıp "İyi o zaman birlikte yapın." diyip çıkıp gitmişti. Tabii ben de o zamandan bu zamana Doğan'ın serzenişlerini dinliyordum. Alt tarafı basit bir sunum hazırlayıp birkaç cümle ezberleyecektik. Hatta konuşma işini komple bana bırakabilirdi bile. Bokunu çıkarmıştı işin.

"Neyse, yarın okul çıkışı sendeyiz Batu." dedi. Kafamı iki yana salladım. Bana geçemezdik, evim çok dağınık ve düzensizdi, toplamak için zamanım yoktu. Doğan bezgin bir sinirle olduğu yerde daha da çöküp "Bana mı gidelim Batuhan ne istiyorsun? Babam siker ikimizi de." dedi. Söylediği cümleyi masadaki kimse espri olarak algılayamamıştı. Sessizlik ve ciddiyet anında üstümüze çökmüştü. Gürkan yine dişlerinin arasından içten bir küfür savurup bir sigara yaktı. Ben de gözlerimi kaçırdım. Konu hiç açılmadan sıkı bir şekilde geri kapandı.

"Neyse." dedi Doğan. "Bana geçeriz sıkıntı olmaz." diye devam etti. Ben de kafamı salladım. Gecenin geri kalanı her zamankinden daha sessiz ve sakindi. Onca anlatılandan sonra sanki artık birbirimize söyleyebileceğimiz hiçbir şey kalmamış gibiydi. Bu hissi sevmemiştim. Bizi bir arada tutan şey aramızdaki bilinmezlik olmamalıydı. Aksine bütün bu bilinenler olmalıydı.

Çağlar iç çekerek arkasına yaslandı. "Vay anasını. Çok tuhaf." dedi. Gürkan ona anlamadığını belirten bir bakış atınca "Ne bileyim amına koyayım. Böyle tesadüfen karşılaşıyoruz, her gece toplanıyoruz, arkadaş oluyoruz falan... Filmde görsem hassiktir lan der izlemezdim." dedi. Kafamı salladım. Doğan da söylediği başka hiçbir şeye takılmadan "Siktir oradan, yine arkadaş yaptı bizi." diye söylendi. Ona göz devirdim. Manyak adam, kafasından ne geçiyor hiç anlamıyordum. Tuhaf biriydi işte.

Ertesi gün ders çıkışı Doğan'la buluştuk. Masa dışında, gün içinde yan yana olmak tuhaf gelmişti. Üstelik Çağlar ve Gürkan da yoktu. Bana bakıp kendi kendine söylendi. "Başımıza bela aldık." dedi. Evine gidene kadar yol boyu hiç konuşmadı. Ben de bir şey demeden yanından ilerledim. Oturduğu mahalle gerçekten çok eskiydi, bir ara sokak gibiydi. Kapısının önüne yaklaştıkça, gerildiğini hissedebiliyordum. Burada olmak istemiyordu. Burada benimle olmak, hiç istemiyordu.

Bir evi işaret etti. "Şurada arkadaşım oturuyor. Adam dövüşçü, öyle bir tipi var ki yolda görsen yol değiştirirsin. Mapus diyorlar çocuğa." dedi. Ortamı yumuşatmak için anlatıyor gibiydi. Gülümsedi.

"Neden Mapus diyorlarmış?" diye sordum.

Omuz silkti. "Bir gün bir kızdan hoşlanmıştı. Kız da buna mapushane kaçkınına benziyorsun diyip reddetmişti. O gün bugündür Mapus diyoruz." dedi. Bu üzücü hikayeyi çocukla dalga geçmek için kullanmalarına üzüldüm ama yine de bir şey söylemedim. Yürümeye devam ettik.

M.A.S.A (remastered)Where stories live. Discover now