19.

54 11 14
                                    


Eve döneli birkaç gün olmuştu. Doğan sabah Gürkan'la dışarda işi olduğunu söyleyip çıkmıştı ve saat epey geç olmasına rağmen dönmemişti. Arasam da ikisine de ulaşamıyordum ve gerçekten çok korkuyordum. Bu iki salak başlarını herhangi bir derde sokabilirlerdi.

İkisine de ulaşamayınca Çağlar'ı aramıştım. Çağlar Gürkan'ın birkaç saat önce yanına uğradığını ve Doğan'la ayrıldıklarını söylemişti. Bu biraz daha gerilmeme sebep olmuştu. Ya Doğan haber vermeden evine falan gittiyse? Ya başına bir şey geldiyse? Ne yapacaktım o zaman?

Evin içinde dört dönerken zil çaldı. Ayaklarım büyük bir hızla kapıya yönlendi. Heyecandan ellerim titrerken kimin geldiğine bakmadan kapıyı açtım. Karşımda ağzı yüzü kan içinde bir Doğan görmeyi beklemiyordum.

Doğan'ı içeri çektiğim gibi dengesini kaybedip omzuma tutundu. Kapıyı kapatıp Doğan'a baktım. Kafasını kaldırıp etrafına bakındı. Sonra bir an gözleri kayar gibi oldu ve sendeleyerek yere düştü. Sırtını kapıya yaslayıp bana baktı. Hemen yanına eğilip elimi yüzüne değdirdim. Nasıl bu hale gelmişti? Kim yapmıştı bunu?

"Doğan, iyi misin? Neler oluyor? Kim yaptı bunu sana? Canın acıyor mu? Neredeydin bütün gün? Hastane-" diye hızlı ve telaşlı bir şekilde konuşurken Doğan yüzündeki ellerimi tutup beni susturdu. "Sus lütfen.." diye gözü kapalı bir şekilde mırıldandı. Sonra gözlerini açıp bana baktı.

Bir an gülümsedikten sonra "Yine ağlıyorsun, bana tanıdık geldi bu." dedi. Sonra canı acımış olmalı ki tekrar kaşlarını çattı. Gözümden yaşların geldiğini fark ettiğimde hızla sildim. Sonra kendimi tutamayıp yine ağlamaya başladım.

Neden böyle oluyordu? Neden hayatımız düzene girmek üzereyken bir şeyler ters gidiyordu? Neden Doğan'ı bir gün mutlu gördükten sonra her şey eskisine dönüyordu? Neden ona sakin ve güzel bir hayat yaşatamıyordum? Bütün bunların beni soktuğu çıkmaz çok korkunçtu. Artık onun acı çekmesini istemiyordum.

Doğan tekrar damlayan gözyaşlarımı sildikten sonra bana hüzünle baktı. "Batuhan, eğer çok uzaklara gitseydim. Beni bekler miydin?" diye sordu. Bu soru karşısında şaşkınlıktan kalakalmıştım. "Nereden çıktı bu Doğan? Gitmiyorsun değil mi?" diye korkuyla sordum.

Doğan beni göğsüne çekip kollarını etrafıma sardı. Saçlarımın arasına öpücük kondurdu. O kadar korkuyordum ki titrememe engel olamıyordum. Göğsüne tutundum, gitmesini istemediğimden sıkıca tuttum onu.

"Bir yere gittiğim yok, ağlama. Seni endişelendirdiğim için üzgünüm." dedi. Hiçbir açıklama yapmadan uzun bir süre kapının önünde öylece oturduk.

Kalktığımızda yüzünü yıkamasına yardım ettim. Sonra ikimize de birer sıcak çikolata yapıp yanına gittim. Cam kenarında oturuyordu. Uzaklara dalmıştı. Neler olduğunu bilmiyordum ama kesinlikle bir şeyler olmuştu. Fincanı önüne koyup karşısına oturdum. Kafasını bana çevirip gülümsedi. Ne kadar da zoraki bir gülümsemeydi. Hiç dikkat etmemiştim daha önce. Doğan çok sık gülümsüyordu son zamanlarda ama, hepsi böyle miydi? Hepsi böyle sahte miydi? Hepsi sadece beni kandırmak ve her şey yolundaymış gibi davranmak için miydi?

Doğan ona geri gülmediğimde ve açıklama ister gibi baktığımda tekrar suratını düşürdü. "Sana bir şey anlatmak istiyorum Batuhan." dedi. Kafamı aşağı yukarı salladım.

Sıcak çikolatadan bir yudum alıp arkasına yaslandı. "İlk tanıştığımız günü hatırlıyor musun?" diye sordu. Kafamı salladım.

"Yine böyle dayak yediğim bir gündü. Masa'ya tesadüfen gelmiştim. Beni tanımıyordun ama görür görmez yanıma koşup yaralarımı sarmaya çalışmıştın. O gün, senden hoşlanmıştım aslında." dedi.

M.A.S.A (remastered)Where stories live. Discover now