23.

40 8 11
                                    

Batuhan' dan

"Doğan, mızmızlık yapma lütfen." diye söylendim. Bizimkilerle birlikte denize gidecektik ama Doğan ısrarla evde kalmak istiyordu. Denizde yapacak bir şey yokmuş, evde Dalyarak'la daha çok eğlenirmiş. Böyle söylüyordu. Ama ben onun da gelmesini istiyordum çünkü Doğan'la hiç normal çiftlerinki gibi bir ilişkimiz olmamıştı. Birlikte denize gitmek ve eğlenmek istiyordum.

Doğan yattığı yatakta hafifçe doğrulup bana baktı. Dudaklarını öne doğru uzatıp gözlerini kapattı. Takas istiyordu herhalde. Gülümseyip yanına ilerledim ve dudaklarını öpüp geri çekildim. O da gülümseyip beni kendine doğru çekti. Gözlerini açıp boydan boya vücudumu süzdü. "Güzel olmuşsun." dedi. Doğan o kadar sevimli bir insana dönüşmüştü ki -özellikle son zamanlarda- ilk tanıştığımızdaki davranışları aklımdan tamamen çıkmıştı. Zaten anlayabiliyordum onu. Aslında içinde geri dönüp bütün o davranışlarını açıklayacak ve özür dileyecek kadar düşünceli bir insandı. Belki de en başından beri ona sevgini ne olduğunu öğretebilmiş olsalardı bunları yaşamazdık bile.

Doğan ayağa kalkıp üzerine bir şeyler geçirirken onu izledim. Aynadan bana doğru bakıp göz kırptı. Ona gülümsedim. Ayağıma dolanan Dalyarak'ı da kucağıma alıp kapıya yöneldim.

Dışarı çıktığımızda Doğan elimi tuttu. Sahile kadar böyle yürüdük. Eskiden Doğan'la sevgili olduğumu pek hayal etmezdim çünkü fazla ihtimal vermiyordum. Hayal ettiğim zamanlarda da asla bu kadar ilgili olacağını canlandıramıyordum. Etrafta bize tuhaf bakışlar atanlar oluyordu. İster istemez geriliyordum. Bazıları öyle kötü bakıyordu ki her an yakamıza yapışıp döveceklermiş gibi hissediyordum.
Doğan ise öyle değildi. Hiçbir şey umrunda değil gibiydi. Etrafına bakınıyor ve normal bir şekilde geziyordu.

Sahile geldiğimizde Doğan hala çocuk gibi mızmızlanıyordu. "Kumlar çok sıcak, bunaldım, çok kalabalık..." gibi şeyler söylüyordu. Dalyarak'ı kuma kazdığım bir hendeğin içine bırakıp Doğan'a döndüm. Havlusunu kuma sererken hala söyleniyordu. Göz devirdim.

"Aşkım niye söyleniyorsun? Keyfim kaçıyor." dedim. Doğan havlusuna yüz üstü uzanıp bana baktı ve gülümsedi. "Ne dedin?" diye sordu. Suratına doğru eğilip gülümsedim. "Aşkım?" diye tekrar ettim.

Hayatımda daha önce hiç sevgilim olmadığından şu an ne kadar ergen davrandığım pek de umrumda değildi. Eğleniyordum ve zamanında yaşayamadığım şeyleri yaşamanın tadını çıkarıyordum. Dalyarak'ın miyavlamasıyla ona döndüm. Karşısındaki birilerine miyavlıyordu. Kafamı kaldırıp baktığımda Gürkan ve Çağlar'ın kucaklarında bir bebekle bize doğru geldiklerini gördüm.

Doğan'ı dürtüp onları işaret ettim. Doğan önce gözlerini çevirdi, daha sonra manzarayla karşılaşınca hızlıca doğruldu. "Lan, ne zaman oldu bu?" diye sorup çocuğu işaret etti. Gürkan göz devirip havlusunu yana attı. Çağlar havlunun üstüne oturup bebeği kucağında tutmaya devam etti.

"Adını ne koydunuz?" diye sorarak Doğan'ın dalgasını devam ettirdim. Gürkan herhalde bu esprilerin geleceğini adı gibi bildiğinden memnuniyetsiz duruyordu. Çağlar ise tam tersine gülücükler saçıyordu. Dalyarak içinde bulunduğu çukurdan zıplayarak çıktıktan sonra bebeğin yanına gidip oturdu ve izlemeye başladı. Çok sevimliydi.

"Gürkan'ın küçük kardeşi Gökhan. Aydan annemin işleri olduğundan bakamadı, komşu da evde değilmiş. Biz aldık geldik." dedi. Kafamı salladım. Doğan her zamanki gibi kafasını vurmuş uyuyordu, daha doğrusu uyuyormuş gibi yapıyordu. Yanımda olduğundan elimi saçlarına atıp okşamaya başladım. Bir süre Çağlar ve Gürkan'la muhabbet ettik.

Çağlar Gökhan'a güneş kremi sürüp şemsiyenin altına yatırmıştı. Ne kadar da sessiz sakin bir çocuktu. Günümüzün içine eder sanmıştım oysaki.

M.A.S.A (remastered)Where stories live. Discover now