16. "İzmir"

8.5K 389 42
                                    

Önündeki adam büyük suit odaya girdiğinde sol eliyle boynunu ovmaya başlamıştı. Yorgundu anlaşılan. Başını yavaşça iki yana hareket ettirmişti.

“Boynun mu tutuldu?” diye sordu.

“Hı? Sanırım, evet.” Genç adamın ses tonu ifadesizdi. Aslında daha doğrusu umursamazdı. “Birazdan çalışanlar bavulları getirir. Ben banyoda olacağım.” Ve başka bir şey demeden banyo olduğu varsaydığı kapıyı açarak içeriye girdi.

Hatice banyoya giren kocasının arkasından bakıyordu. Saat daha gece yarısı olmamıştı. Yol boyunca Ömer Ali hiç bir türlü konuşmamış sürekli uyumuştu. Aslında uyuyormuş gibi yapmıştı. Adam onunla konuşmak istemiyordu. Gereksiz konuşmalardan kaçınmanın en iyi yolu da ya uyumaktı ya da uyuyormuş gibi yapmaktı.

Genç kız surat astı. Zaten yük olduğunu biliyordu. Niye bu adam bunu her saniye hareketleriyle başına kakıyordu. Sonuçta onunla zorla evlenmedi değil mi? İstemiyorsa evlenmeyebilirdi. Ta en başından ona hayır deseydi. Şimdide bu balayı olayı çıkmıştı. Tamam kabul ediyordu bu saçmalığı açan oydu. Suçluydu. Genede bu kadar huysuz olmak zorunda mıydı?

İç çekti.

Büyük odanın içerisinde yürümeye başladı genç kız. Oda muazzam derecede büyük ve lükstü. Odanın bir duvarı neredeyse tamamen camdı. Cam duvarın yanındaysa kocaman bir yatak vardı. Altın renkli süslemelerin çok olmasına rağmen göz yormuyordu. Burası gerçekten çok güzeldi.

Gecenin en güzel yanı büyük şehirlerde etrafı yapay ışıkların muazzam şekilde aydınlatmasaydı. Karşısındaki enfes manzaraya bakarken burada geçireceği on gününü düşünüyordu genç kız. Lanet olası odada bir tane yatak vardı. Acaba Ömer Ali’i ya da kendisi başka odada kalırsa bunu evdekiler öğrenir miydi? Bu riski göze alamazdı gerçi.

“Manzarayı mı izliyorsun?”

Kapının açıldığını duymamıştı Hatice. Yavaşça arkasına döndüğünde karşısında bornozlu bir adam görmeyi tabii ki de beklemiyordu. Utanarak önce gözlerini kapattı sonrada önüne baktı.

“Ne yapıyorsun sen!”

Adam anlamayarak “Hiç bir şey yapmıyorum,” diye cevap verince Hatice arkasına dönerek bir eliyle kocasını işaret etti ve “Çıplaksın!” diye cıyakladı. O an kocasının güldüğüne yemin edebilirdi.

“Teknik olarak çıplak değilim. Üzerimde bornoz var.”

“Ah, beni aydınlattığınız için müteşekkirim!” Hatice’nin sesi utanç ve alay karışımı çıkmıştı “Lütfen üzerine doğru dürüst bir şeyler giyer misin?”

“Bavullarımız gelirse giyeceğim elbette. Bende senin karşında çıplak olmaktan hoşlanıyor değilim sevgili karıcığım,” adamın sesi fazlasıyla aksi çıkmıştı.

Hatice tam cevap verecektiki kapı çaldı. Ömer Ali rahat adımlarla kapıyı açtığında görevlinin bavulları getirdiğini anladı genç kız. Kocası iki bavulu alarak odaya tekrar girdi. Kendi bavulunu açarak içerisinden pijamalarını çıkartıyordu. Tabii o bunları yaparken Hatice ister istemez kocasını izliyordu.

Saçları ıslakken alnına yapışmıştı. Ve su damlıyordu. Kahretsin adamın boynundan su damcacıklarının göğsüne, oradan bornozunun iç kısımlarına nasıl akıp gittiğine şahit olmuştu. Kahretsin! Bu gerçekten hiç iyi değildi. Ona bir sıcaklık basıyordu. Bu kez arsız bakışları adamın kalın ayak bileklerine kaymıştı. Bornoz dizine kadardı. Bu yüzden ayak bileklerini ve daha yukarılarını rahatça izleyebiliyordu genç kız. Kabul etmeliydi adamın bacakları baya güzeldi.

Bir tek seni sevdimWhere stories live. Discover now