25. bölüm

8.6K 314 47
                                    

Mevlana der ki;

"Herkes fıtratına uygun kişiletle,
olması gereken yerdedir.
Ne kargayı gül bahçesine, ne de
bülbülü çöplüğe alıştırabilirsiniz."

***

“Ben helalim olmayan kadına el sürmem!”

Genç kız duyduğu şeyler karşısında hem çok şaşırmış hem de çok sevinmişti. Sanki omuzlarından bir yük alınmıştı. İçi ferahlamıştı. Sanki… Kendini mutlu hissetmişti.  

Hatice “Ben… Kusura bakma… Sonuçta sende erkeksin yani…” dediğinde Ömer Ali ona kaşlarını çatarak bakmıştı. “İhtiyaçların olabilir yani… Bu yüzden… Böyle düşündüm! Kusura bakma!”  

Ömer Ali sesli bir nefes alıp vermişti. “Senin ağzından böyle bir şeyi duymayı hiç beklemiyordum!” dedi biraz şaşkınlıkla. Sonra biraz gülerek “Az önce resmen bana ihtiyaçların olabilir dedin!” diye devam etti. Sesinden biraz şaşırmış olduğu aşikârdı. 

Hatice homurdanarak “Ben aptal değilim! Çocukta değilim!” dedi. “Her erkeğin o şeylere ilgisi var! Böyle düşündüğüm için beni suçlayamazsın!”  

Ömer çenesini oynatarak Hatice’ye taraf iyice döndü. “Madem beni o kafandaki erkeklerden ayrı tutmuyorsun o zaman niye benim yanımda böyle giyiniyorsun!” diye neredeyse öfkelendiğini belli etmişti ses tonundan.  

“Nasıl giyiniyormuşum ben! Normal gecelik işte!” Hatice’nin de Ömer’den kalır yanı yoktu.  

“Birde normal gecelik diyor ya Rabbi!” genç adam küçük kuru bir kahkaha atmıştı. “Senin de söylediğin gibi Maviş! Bende bir erkeğim! Benimde ihtiyaçlarım var (!) ve sen bu giydiğin lanet şeylerle benim ihtiyaçlarımı tetikliyorsun o kadar! İşte bu yüzden sorun bu üzerindeki şeyler!”  

Hatice’nin gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Dudakları aralanmıştı duyduğu itirafla. Ömer kaşlarını çatmış bir şeyler homurdanarak tekrar sırtını dönmüştü ona. Cevap bile verememişti. Yanakları kıpkırmızı olmuştu. Ama içinde öyle bir şeyler harekete geçmişti ki… Sözlerle anlatamıyordu. Galiba az önce en tuhaf biçimde en güzel iltifatını almıştı.  

“Ben…” dedi afallayarak Hatice. Devamını getiremeden Ömer “Cevap vermek zorunda değilsin,” dedi. “Ve sakın özür dileyim deme kendimi daha da berbat hissetmeme neden olursun o kadar.”  

Hatice konuşamamıştı. Sırt üstü yattı. Tavana bakarken sessizce nefes almaya devam ediyordu. Kalbi küt küt atıyordu. “… Çok mu zor bu durum?” diye sordu yavaşça.  

“Uyu Maviş.”  

Hatice başını Ömer’e çevirdi. Hala sırtı dönüktü ona doğru. Onunla daha uzun süre evli kalmak zorunda olabilirdi. Ve doğrusu… Hakan’ı artık hiç düşünmüyordu. Sahi ya Hakan vardı! Ne komik… Sevdiği sandığı çocuğu artık hiç hatırlamıyordu. Aklında olan tek erkek sadece kocasıydı. Ona bir kadın baksa kıskanır hale gelmişti. Kendine anlam veremez olmuştu. Kocasını ne zaman bu kadar kıskanır olmuştu? Başka kadınlarla yakınlığını düşünse bile rahatsız oluyordu. Sanki… Kocasına âşık bir kadın gibi davranıyordu.  

Sahi aşk neydi?  
Türkan Şoray’ın dediği gibi aşk emek mi demekti?  

Birini güzelliği için sevmek yanılgıydı, birini güzel huyu için sevmek hayranlıktı, birini serveti için sevmek ikiyüzlülüktü… Birini seni sevdiği için sevmekse empatiydi.  

Bir tek seni sevdimWhere stories live. Discover now