29. "Neşe ve Öfke"

9.3K 353 31
                                    

Dikkat! Bölüm 16+ içerikler içermektedir! Lütfen bunu göz arda etmeyin! Keyifli okumalar!

***

Genç adam kaşlarını çatmış, sert bakışlarını dikkatle borsa tablosunun önündeki takım elbiseli sıska adama dikmişti. Onu dinlemeye çalışıyordu. Gerçi konsantre olduğu pek söylenemezdi. Aklı sürekli bir kişiyle meşguldü ve bunu her fark ettiğinde canı çok sıkılıyor ve kendine kızıyordu.

Koltuğunda rahatsızca kıpırdandı. Masanın üzerindeki sağ eliyle sürekli gümüş kalemini oynuyordu. Gümüş kalemi ustaca parmaklarının arasında cambazlar gibi hareket ettiriyordu. Bunu genellikle canı çok sıkkın olduğunda yapardı. Ve onun bu hareketi toplantı odasındaki diğer adamları biraz geriyordu.

Büyük masadaki herkes patronun hızla parmaklarının arasında dönen gümüş kaleme gergin bir şekilde bakıyordu. Gerçi bu durumu pek önemsemiyordu Ömer Ali. Büyük siyah deri koltuğuna yaslanmış bir şeyler zırvalamakta olan adamı dinlemeye kendini zorluyordu. Ne anlatıyordu adam? Borsa diyordu… Düşüşte mi demişti yoksa yükselişte? İç anadolu bölgesine gönderdikleri mallarıda anlatmıştı sanırım bir ara? Ne zaman kaçırdı acaba bu konuşmayı… Tekrar sıkıntılı bir nefes alıp verdi. Başını yavaşça iki yana oynattı. O sırada boyun omurgasından çıkan hafif kemik kütletme sesleri diğer adamları oldukça germişti. Sanki birazdan patronları birine saldırcaktı (!) bu yüzdende dövüşe hazırlanıyordu!

Hasan kaşlarını çatarak yanındaki adama baktı. Ömer’in bu hal ve tavırları diğerlerini gerdiğini fark etmiyor muydu? “Ömer Ali…” dedi yavaşça. Genç adam bakışlarını ona çevirdiğinde “Uşağım neler oluyor?” diye sordu. “Herkesi geriyorsun.”

“Başım ağrıyor sadece,” dedi Ömer kuru bir sesle. Tekrar borsa tablosuna baktı. Bir bok anladığı söylenemezdi gerçi. Bir an baş ağrısının nedeni sigara çekemediğinden olduğunu düşündü. Daha doğrusu düşünmek istedi. Sigaraya bağımlı olduğu söylenemezdi. Baş ağrısının nedeni aşikârdı sadece kabul etmek istemiyordu.

Yarım saat sonra toplantı bitmişti.

Hasan diğer adamlar toplantı odasından teker teker çıkarken o kaşlarını çatmış Ömer Ali’ye bakıyordu. Kapı kapanır kapanmaz “Uşağım gerçekten neler oluyor?” diye sordu sertçe. “Bu kasıntı hareketlerin yüzünden adamlar ne kadar gerildi farkında değil misin?”

Ömer alnını ovamaya başlamıştı. Sıkıntılı bir şekilde nefes alıp verdi. “Dedim ya başım ağrıyor!”

“Bende yedim zaten!”

“Hasan… yeter lütfen!” Hasan homurdanarak önündeki evrakları toparladı. “Hadi toparlan! On beş dakikaya Ankara’dan adamlar gelir. Havalimanından almışlar!” dedi ciddi bir tonda. “Onların karşısına böyle çıkmanı istemiyorum bilesin da!”

Genç adam sadece kaşlarını çatarak cevap vermişti o kadar. Bu gün bitmek bilmiyordu. Toplantı üzerine toplantıydı. Yarım saat sonra tekrar kendisini anlam veremediği terimler dinlerken bulmuştu Ömer Ali. Dişlerini sıktı. Bu gün ona ne olduğunu bir Allah bilirdi! Pek keyifli, neşe dolu bir adam olmadığını o da kabul ediyordu ancak bu kadarda somurtkan ve huysuz olduğu da söylenemezdi.

“Bu fiyata ne dersiniz Ömer Bey?” Genç bir adam Ömer’e bakarak bir rakam önermişti.

Ömer Ali önerdiği fiyata bakındığı vakit telefonundan bir mesaj sesi gelmişti. “Kusura bakmayın,” diye masanın üzerindeki telefonunu eline aldı. Mesaja bakmasıyla birlikte telefonu elinden düşürmesi bir olmuştu.

“Hassiktir!”

Ömer küfür savurduğunu bile sonradan fark etmişti. Diğer adamlar Ömer’in küfür etmesinin nedeni telefonu düşürdüğü için sanmıştı. Ona yakın olan adamlardan biri yerde ekranı çatlamış olan telefonu uzanarak alacağı vakit Ömer uzun bacağıyla telefonun üzerine basarak “Dokunma!” diye biraz yüksek sesle bağırdı.

Bir tek seni sevdimWhere stories live. Discover now