36. "Eski dostlar candır"

3.7K 381 58
                                    

Genç adam bu günde olduğu gibi yine aynı saatte kapıya bakınmaya başlamıştı. Birazdan burada olurdu. İçinde tuhaf, tatlı bir heyecan vardı.

Niye gecikti ki? Her gün bu saatte onu görmeye geliyordu.

Ömer Ali nedense kendisine kızdı. Ergen veletler gibi neler oluyordu ona? Kadını daha tanıyalı bir hafta olmuştu! Gerçi dört senedir karısıydı evet ama... Offf çok zor bir denklemin içerisine düşmüştü. o kadına karşı nasıl davranacağını kestiremiyordu.

Fizik tedavisine devam ettiğinden daha hastanede kalması gerekiyordu. Bu yüzden Hatice her gün onu ziyarete geliyor, onunla neredeyse birkaç saat sohbet ediyor hatta bazen o uyuyana kadar ona kitap okuyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse Ömer bu ilgiye fazlasıyla alışmıştı. Kendi kendine güldü. Kadınların severek okuduğu o aşk romanlarındaki "bebek gibi seven adam" karakterinin tam tersi kendi hayatında karısı oluyordu.

Onu bebek gibi seven bir kadınla evliydi!

Ömer'in yüzünde çocuksu bir gülümseme yer edindi. Neler oluyordu ona böyle? Niye durmadan gülümsüyordu? Ve neden hala gelmemişti? Çoktan burada olması gerekmiyor muydu?

Genç adamın aniden aklına gelen kötü düşünceler yüzündeki huzuru yok etmişti. Ya yolda kaza geçirdiyse? Gözlerini kapayarak başını iki yana salladı. Hayır, hayır. Kötü düşünmek istemiyordu. Belki trafik vardır..? Ya da arabanın lastiği patlamıştır... Niye en kötüsünden düşünmeye başlamıştı ki! Boş yere endişeleniyordu.

Birden kapı çaldı. Ömer Ali uzandığı yataktan sevinçle kapıya baktığında içeriye giren bambaşka birisiydi. Bu adamı ilk kez görüyordu.

"Vayyy! Vayyy! Vayyy! Kimler uyanmış be!!" diye Kutay elindeki kocaman kırmızı çiçeklerle donatılmış olan buketiyle bağıra bağıra içeriye girmişti. "Lan bir an harbi tahtalı köyü boylayacaksın sandım lan! Tekrar hoş geldin aramıza Ömer'im!"

Ömer Ali kaşlarını çatmıştı. Bu beyaz saçlı tuhaf adamı ilk kez görüyordu. Birde herifin gözleri iki renkliydi. Ne acayip bir tipti böyle? Sergilediği tavra göre onuda tanıyordu.

Kutay mutluluk ona bakarken "Sakın küseyim deme uyandığında yurt dışındaydım anca geri dönebildim," diye elindeki koca buketi genç adamın kucağına bırakmıştı. "Lan harbi çok korkuttun lan bizi! Hasret kaldım be sana! Gel bir doya doya sarılayım!"

Genç adam yataktaki adama sarıldığında Ömer Ali daha da bir tuhaf olmuştu. Kaşlarını çattı. Yüzünü ekşitmişti. Bu tuhaf herifin onu tanıdığı kesindi. Ama ne yazık ki o da kaybolmuş hatırlarındaydı. Bu adamı nerden tanıdığını hiç hatırlamıyordu. Beyaz saçlı, böyle kız gibi güzel olan ve iki göz rengeine sahip olan bir adamı unutacağını sanmıyordu. Yüzde yüz kaybolan hatıralarından biriydi bu adam.

"Ömer'im benim! İyiki varsın! Çok özledim seni!" Kutay içtenlikle Ömer Ali'ye sarıldıktan sonra gülümseyerek yüzüne baktı. Ömer'in yüzündeki tuhaf ifadeyi görünce "Bir şey mi oldu? Lan! Yoksa ağrın sızın mı var? Doktoru çağırayım mı?" diye telaşlanarak sormuştu.

"Şey..." Ömer Ali omuzlarındaki ellerden kurtulmak istercesine geriye yaslandı. Adam burnunun dibindeydi resmen. Umarım gay falan değildir çünkü vıcık vıcık hareketlerine aşırı kıl olmuştu şu an. "Benim durumumdan habersizsiniz sanırım. Ben hafızamı kaybettim. Sizin kim olduğunuzu hatırlamıyorum."

Kutay bir süre gözlerini kırpıştırarak Ömer'e baktı. Ciddi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Onun tanıdığı Ömer Ali şakadan anlamazdı. Kıt beyinli hödüğün tekiydi. En komik fıkrasını anlatsa anca boş boş yüzüne bakardı. Yani onun tanıdığı Ömer'in şaka anlayışı sıfırdı. O zaman şu an... Ömer gerçeği söylüyordu.

Bir tek seni sevdimWhere stories live. Discover now