20. Bay Ve Bayan Demirtaş

2.5K 197 46
                                    





🪷






Elimi yataktan aşağıya sarkıtınca babamın tutacağını sandığım ve öylece uyuyup kaldığım gecelerim çoktur benim ve bomboş bir elle uyanışım. Hep buruk uyandığım ve günümü bir babadan daha güzel olduğuna inandıran hiçbir olmadan devam ettirişim.

Babam benimle şimdi. Yanıbaşımda. Bu polis evi baba evi gibi oldu bize. Yatağın kenarında yatağı, benim uyuyup uyanacak pazartesi sabahına kadar. Sonra ben evli olacağım ama heyecandan uyuyamayacağım iki gece boyunca.

Pazar günü bana nikah elbisesi alacağız babamla, sonra Miraç gelecek ve gıyabında kahve içeceğiz restoranda. Pazartesi olacak ve biz Menekşe ameliyata girmeden evlenmiş olacağız...

*

Öyle de oldu. Bembeyaz bir nikah elbisesi içinde Miraç'ı bekliyorduk babamla. Saçlarımı topuz yaptı Bade, bir de beyaz bir toka taktı. Ellerim terliyordu, bu topuklu ayakkabıların üzerinde zor duruyordum sanki. İki gündür zaman bir şekilde geçti de onu beklerken geçmiyordu lanet.

Sanki bu gerçekmiş gibi, sanki gerçekten evleniyormuşum gibi. Formalite işte, sakin olsana.

"Gelmeyecek, vazgeçti kesin."

"Daha vakit var kızım."

"Yok içime bir kurt düştü. Yüzüme söyleyemedi tabi, bende mal gibi durmuş bekliyorum burada."

"Gelir canım."

"Ne aptalım ya, gerçekten yapacağını sandım. Yok istemiyorum ben, evlenmeyeceğim."

"Bu beni üzer işte" diyen sese döndüğümde konuk girişinde muazzam bir görüntüyle bana doğru geliyordu. Çete hemen arkasında. Birbirine sürtüp durduğum ellerim açılıp iki yanıma bıraktı kendilerini. Takım elbise bir adama bu kadar mı yakışır arkadaş!

Beni baştan aşağı süzerken utanarak güldüm.

"Ne çabuk vazgeçtin benden?" dediğinde hâlâ heyecanlı, hâlâ şapşaldım.

"Nerde kaldın sen?"

"Ha bunları toplamakla uğraştım. Yok fotoğraf makinesi, yok nikah şekeri."

"Bütün işi bana bırakman da çok hoş" deyip kimliğini geri verdim. Nikah defterini bile ben aldım yahu. Başkan yardımcısı işliyordu.

"Kaç dakka var?" diye sordu Emir.

"On iki" dedi Bade.

"Tamam, hemen konsept yapalım. Nikah öncesi ve sonrası fotoğrafları çekeceğim. Şu perdeyi tutun bakayım."

Emir hazırlıklı gelmişti. İki kişi nikah masasının önüne çıkıp perdeyi iki yana açarak aşağı sarkıttı. Perde beyazdı.

"Önüne geçin siz, nerde gelin çiçeği" dediğinde babamla ve Bade'yle bakıştık. Gerçek değil diye onu yapmadık işte. "Şükrü ver oğlum" dediğimde Şükrü bir beyefendi edasıyla arkasına sakladığı çiçeği getirdi bana.

"Buyurun efenim."

"Teşekkür ederim."

"Ne demek yengecim, canımsın."

"Poz kes" diye bağırdı Emir. Birkaç özel poz vermek için yerimizi aldık. Bu pozlar çok samimi şeyler değildi. Çok eskiden yan yana duran iki insan, biri diğerine bakar, diğeri kameraya. Öyle şeyler. Açıkçası onlar tam anlamıyla zerafet barındırır.

BUL BENİ Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu