7

1K 98 18
                                    

Dışarıda hava aydınlık olmasına rağmen deponun içi karanlık ve kasvetliydi. Adım seslerim boş mekanda yankılanırken ışığa yaklaştıkça kısık sesler gelmeye başlamıştı.

Aralık duran metal kapıyı aralamış ve ışığın altındaki bedene gözlerimi kısarak bakmıştım. Abdullah babanın finans işleri ile ilgilenen, en güvendiği birkaç adamdan biri olan Yunus, tek gözü kapanmış halde yerde oturuyordu.

"Abi, hoş geldin." Gençlerden biri elime doğru uzandığında omzuna elimi koymuş ve sıkmıştım.

"Ne söyledi?"

"Konuşmuyor."

"Arjen, suçsuzum ben." Başka bir genç elindeki kağıtları bana uzatmış, ardından geri çekilmişti. Kağıtlarda zimmetine geçirdiği paraların ekstreleri duruyordu.

"Ooo Arjen Bey, siz böyle yerlere teşrif eder miydiniz?" Sesin geldiği yöne döndüğümde Ese, bana sırıtarak bakıyordu. Ben ne kadar nefret ediyorsam bu işlerden o da o kadar seviyordu.

"Konuşmamış?" Dudağının kenarına sıkıştırdığı sigarayı yakarken arka cebinden silahını çıkarmış ve hiç tereddüt etmeden yerdeki bedenin kafasına sıkmıştı. Anında beyni dağılan adam ile bütün vücudum titremiş, midem ağzıma gelmişti.

"Kaldırın leşini." Gençler dediğini yapıp, beyni dağılan bedeni dışarı sürüklerken Ese bana doğru yürümüştü.

"Hala alışamadın mı? Her seferinde aynı tepkiyi veriyorsun." Birkaç adımda dibimde bittiğinde geriye çekilmiş, elini belime saracakken yanağına sert bir yumruk atmıştım. Bir şey söylemesine izin vermeden pis depodan çıktığımda elim ayağım titriyordu.

Belki çok ölü görmüştüm ama buna alışmak istemiyordum, bu yüzden her seferinde midem bulanıyordu. Biraz serin havayı solukduktan sonra şirket işini ertelemiş ve direkt evin yoluna sapmıştım.

Ne ara bu kadar vakit geçmişti bilmiyordum ama saat bir hayli ilerlemişti. Bütün camları açıp, gaza basmış ve olabilecek en kısa sürede eve varmıştım.

Arabadan indiğim an Serpil, heyecanla bana bakıyordu. Şu an hiç canım kahve içmek ya da bir yerlere gitmek istemese bile ona kıyamıyordum. Bu evde o da benim gibi esirdi. Arabadan inmeden camı aralamış ve gelmesi için el etmiştim.

Yüzünde aniden kocaman bir tebessüm oluşurken etrafına bakınmış ve arabaya binmişti. Ondan gelen çiçek kokusu, bir saat önceki pis kokuyu burnumdan silmişti. Ona dönüp, allanmış yanağını okşadıktan sonra önüme dönmüştüm.

"Kemerini tak."

"Müzik açabilir miyim?" Kafamı olumlu anlamda salladığımda radyodan herhangi bir kanalı açmış ve arkasına yaslanmıştı. Yol boyunca bana kaçamak bakışlar atsa bile ona bakmamıştım. Umutlanmasını istemiyordum.

Sessiz geçen yarım saatin ardından arabayı valeye vermiş ve pembe rengin hakim olduğu masada en köşeye oturmuştuk. Serpil şekerli bir kahve ve pasta söylerken ben sade bir kahve söylemiştim.

"Bunu hiç unutmayacağım Arjen. Buraya gelmeyi çok istiyordum."

"Mutlu olman yeter bana, unutsanda olur." Üzerimde hissettiğim bakışlar ile yerimde huzursuzca kıpırdamıştım. Gözlerimi etrafta gezdirdiğim an karşılaştığım bir çift mavi göz ile donarken o bana sırıtarak bakıyordu.

KAFES -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin