18

450 51 11
                                    

Eve dönene kadar beni defalarca öpmüş, gözlerini araba sürerken bile üzerimden çekmemişti. Onu bırakıp, yola devam ederken tebessüm etmekten yanaklarım ağrımıştı. Dokunuşları o kadar güzel hissettiriyordu ki, ilk kez mutlu olduğumu hissetmiştim.

Arabaya otoparka park etmiş, ardından dağılan üstümü düzeltmiştim. Salonun ışıkları saat geç olmasına rağmen yanıyordu. Sessizce kapıyı açıp, kimseye görünemden odaya gitmeyi planlarken gördüğüm bedenler ile adımlarımı durdurmuştum. Ayda teyze ve Serpil'e göz kırpmıştım. Yüzleri çok düşüktü.

"Hayırdır?"

"Seni bekliyor." Kafamı anladığımı belli etmek için aşağı yukarı oynatmış ve merdivenleri çıkmaya başlamıştım. Onlar benim ardımdan gelirken salona girdiğimde Abdullah baba ve İdil yan yana duruyordu. İdil'in yüzündeki zafer gülüşü ile tek kaşımı kaldırmıştım. Ben onu hiçbir zaman rakip olarak görmemiştim. Farklıydık, o her şeye sahipti benimse ailem bile yoktu.

"Abdullah baba." Kafa selamı verip onun önünde dururken bastonundan destek alarak oturduğu yerden kalkmıştı.

"Sana ne dedim?" Cevap vermemiş, sadece başımı eğmek ile yetinmiştim.

"Cevap ver lan piç kurusu." Demir bastonu bacağımı bulduğunda yüzüne bakmıştım. Kadınların gözü önünde yapmamalıydı.

"Çıkar onları." Sadece ikimizin duyacağımı şekilde konuştuğumda bastonu bir kere daha aynı yere vurmuştu.

"Görsünler. Senin eğitilemez bir it olduğunu hepsi görsün."

"Abdullah baba!" Sesimi ona karşı ilk kez yükseltirken önce şaşırmış ardından yüzü sinirden daha da kızarmıştı. Demir bastonun hedefi bu sefer karnım olurken sıkılı dişlerim arasından ufak bir nefes sesi duyulmuştu.

"Diz çök." Onu daha fazla sinirlendirmemek için ona arkam dönük olacak şekilde diz çökmüştüm. Üstümdeki gömleği çekiştirerek yırtmıştı. O an beni dolu gözleri ile izleyen Serpil'in ağzı açılmış, annesinin koluna tutunmuştu. Göğsümdeki izleri ilk kez görüyordu.

"Kapat gözlerini." Sessizce, dudaklarımı oynatarak söylediğim şeyin hemen ardından sırtıma bir darbe yemiştim. Sert darbenin ardından daha sertleri gelirken gözlerim benden izinsiz dolmuştu. Canım çok yanıyordu ama arkamda aldığım her darbede kıkırdayan kadın, gururumu hiç ediyordu.

"Sana burada ol dedim." Vurduğu son darbe ile yere düşerken bu sefer karnıma sivri burunlu ayakkabısı ile vurmaya başlamıştı. Hareketleri hiç sekteye uğramıyor, ayakkabısı vücudumun her yerine iniyordu.

Sıra yüzüme geldiğinde ona da acımamış ve tüm hırsını çıkarmıştı. Yorulmuş olacak ki bastonunu koltuğa atıp, ayağını yanağıma bastırmıştı.

"Seni eğitmek için daha ne yapmalıyım?" Kapalı gözlerimi daha da birbirine bastırmıştım. Ağzımın içi kan dolmuştu, tükürüp bu keyfi ona yaşatmamak için tutmak zorundaydım kendimi.

"Odadan çıkmayacaksın, bir hafta. Bu ite sadece su ve iki dilim ekmek verin. Telefonunu da alın." Bir kere daha ayağını karnıma indirmiş ve bastonunu yere vura vura yukarı çıkmıştı.

"Yavaş yavaş hakettiğini buluyorsun." İdil'de kahkaha atarak arkasından gittiğinde ağzıma dolan kanı tükürmüş ve öksürmeye başlamıştım. Ağlayarak beni izleyen ikili anında yanıma gelmiş, beni yerden kaldırmak için bir hamle yapmışlardı. Onları elimle durdurmuş, arka cebimden çıkardığım telefonu kapatarak Ayda teyzeye vermiştim.

"Gidin hadi." Zorlanarakta olsa yerden kalktığımda aşağı kata, canımın acısına rağmen hızlıca inmiştim. Hayat bana birkaç saatlik mutluluğu bile çok görüyordu.

KAFES -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin