°•22•°

220 46 178
                                    

Ne oldu ne bitti bölümü ne ara yazdım bilmiyorum (hâlâ birinin bana büyü yaptığını düşünüyorum) aylardır yazamadığım bölümü dün tek oturuşta yazdım kısa ama sonuç olarak var, yeterli.

Bölümde kullanılan bilimsel terimler sadece genel hatlarıyla alınmış gerisi hikayeye ayak uyduracak şekilde değiştirilmiştir.

Ve bölüme geçmeden önce bu fice o kadar bölüm sordunuz ki gerçekten rekor falan yapmanız lazım bu bölümü hatta beğenmeseniz de beğenmiş gibi yapın çok sinirlerim bozuk bu fic konusunda.

İyi okumalar

Minho:

"Hep yanımda ol hyung..." Elimden geldiğince fark ettirmemeye çalıştığımda kollarımı ona daha sıkı sarmış gözlerimi etrafta dolaştırıyordum. Yerde uzanmaya devam eden arkadaşlarımın yüzlerine bakıyordum. Onlar da mı iblisti..? Ne yapmalıydım..?

Şu an sarıldığım iblisi alt edebilirdim bir şekilde ama asıl sorun diğerleride iblis ise ve gerçekten baygın değillerse başlıyordu. Sarıldığım bedenden sonunda ayrıldığımda ne diyeceğimi bile bilmiyordum, stresten beynim durmuştu sanki.

"Diğerlerini de uyandıralım." İblisin cümlesi sanki diğerlerininde onun gibi iblis olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Uyanmamalılardı. Biriyle belki baş edebilirdim ama hepsi uyanırsa hiç şansım yoktu. Onu durdurursam şüphe çekeceğimi bildiğim için elim kolum bağlı olduğum yerde kalakaldım.

O gidip Seungmin'in yüzüne sahip iblisi uyandırmaya başlarken derin bir iç çektim, ne lanet bir şeydi bu güç? İnsanın kafasını allak bullak ediyor gördüğünden şüphe ettiriyordu.

"Hadi Min! Sen de yardım et..." Bana seslenmesiyle gergin bir nefes aldığımda kimi uyandırmam gerektiğini bilmiyordum. Onun gözünde en mantıklısı Hyunjin'i uyandırmamdır diye düşünüp gözüme kestirdiğim bedenin yanına çöktüğümde sakince omzunu dürtmeye başladım. Sözde 'baygın' beden gözlerini yavaşça açıp inleyerek doğrulduğunda sergilediği oyunculuğa göz devirmemek için zor duruyordum, yavaşça doğrulup kısık gözlerini etrafta gezdirirken benimle göz göze gelmesiyle rahatlamışcasına bir iç geçirmişti. Büyük eller yanaklarımı avuçlarken geri çekilmemek için şartladım kendimi.

"Ah, Tanrıya şükür iyisin sevgilim..." Sevgilim..? Pekala... Ne zamandan beri Hyunjin'le çıkıyorduk da haberim yoktu?

"Endişelenme sevgilim. Sen nasılsın? Neler oldu?" Merakla yüzüne bakarken bana bir ipucu vermesini umuyordum. Chan hyungun bedenindeki iblis benim başıma neler geldiğini biliyorsa belki Chan hyung hakkında söyledikleri de gerçek olabilirdi. Bu durumda Hyunjin'in bedenindeki iblisten ipucu alabilme şansını kaçıramazdım. Sakin olmalıydım...

"Çok kötü bir kâbus gördüm. O donduran soğukluktaki kutuya geri dönmüştüm. Oraya geldiniz ama beni duyamayıp geri döndünüz o kadar korktum ki... Seni bir daha görememekten korktum bir tanem..." Yanağımı okşayan baş parmakları beni irite ederken onu rahatlatmak istercesine gülümsedim.

"Ama bak burada, yanımdasın. Hepsi geçti, sadece kötü bir rüyaydı..."

"Evet... Hepsi geçti..." Fısıldarcasına söylediklerinin ardından yavaş yavaş yüzünü bana yaklaştırması endişelenmeme neden olmuştu. Dudaklarıma yöneldiğini anladığımda gözlerimi kapatıp kendimi geri çekmemeye çalışırken ağlamak istiyordum sanki.

O an yardımıma yetişen şey ise varlığından bihaber olduğum tavandaki kapının aniden açılması olmuştu...

•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•

Venom•° HyunHoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin