1: SÖNMEYEN ATEŞ

39.1K 856 236
                                    

Bölüm Parçası: Miley Cyrus When I Look At You

Boş ve donuk bakışlar.

Gözlerime bakan bir çift solgun yeşil göz... Boş ve donuklar... Bir zamanlar zümrüt yeşili olan bu gözler, etrafına örülmüş duvarların gölgesinde soluk ve canlılıktan uzaklar. Aynadaki yansımasına baktığım bu gözlerin sahibi ben olmama rağmen, bana bir yabancıya bakar gibi bakıyorlar.

Tek bir an.

Hayatımı kördüğüm olmuş ipliğe dönüştüren tek bir an.

Benim hayatım hiç sönmeyen harlanmış ateşin rengi; kırmızının rengi, cehennemin rengi. Bir gün bu ateş söndüğünde, hayatım duman grisinden başka bir renk olamayacak. Bir daha asla gökkuşağının yedi rengini göremeyeceğim.

Benden renklerimi çalan, kulaklarımda yankılanan o sesi susturmanın tek yolu; çekmecede duran lanet olası ilaçlar.  Kafamın içinde yankılanan o sesle beraber bütün keşkelerimi bir kenara atıp, tek bir keşkeye tutunmuştum: Veda etmek...

Ufak tefek kusurlar olmasına rağmen, yaşayabileceğim en güzel hayatı yaşıyordum. Zengindim, popülerdim,başarılıydım, lisenin yakışıklı ve gözde çocuğu sevgilimdi, her konuda beni destekleyen iyi bir aileye sahiptim. Yaşadığım hayatı seviyordum. Ben... Ben mutluydum.

Yanılmıştım. Her şey konusunda o kadar yanılmıştım ki. Ailem, arkadaşlarım, hatta sevdiğim adam... Kalbim beni yanıltmıştı. Hayat beni yanıltmıştı.

Hayatıma ait son bir yılının hiç yaşanmamış olmasını diliyorum.

Boğazıma cam parçaları batıyormuş gibi hissediyordum ve yutkunamıyordum. Çevremdeki sesler kulaklarımda uğultular halinde yankılanıyordu. Burun kemiğim sızlıyordu ve gözlerim acıyordu.  Yine de o lanet olası tek damla yaş gözlerimden süzülmüyordu.

Musluktan akan suyun sesini duymazdan gelerek öylece dikilmiş, karşımdaki aynada gözlerimin içine bakıyordum ve tek bir şey düşünüyordum: Keşke veda edebilseydim. Lanet olsun keşke veda edebilseydim! Gittiğim için kendimden nefret ediyorum. Onu o gece yalnız bıraktım. Ölmesi benim suçum.

İçim bu denli yanıyorken gözlerimin duygusuzca bana bakması ve tek damla gözyaşı akıtmaması; adil değildi. Bu beni daha çok öfkelendiriyordu.

Öfke ve acı... Son zamanlarda bu iki duygudan başka bir şey hissetmez oldum. Birini ya da bir şeyi nasıl seveceğimi hatırlamıyorum. Bana sevmeyi öğreten kişi artık nefes almıyorken, nasıl sevebilirdim? Sevmeyi hatırlamak istiyorum, ama korkuyorum. Çünkü bir şeyi çok sevdiğinizde... Uçup, gider.

Sonunda gözlerimi akan musluğa çevirmeyi başarabilmiştim. Musluğu kapatmak için elimi uzattım, ama elim havada kaldı. Onun yerine musluğun yanında gözüme takılan tarağı alıp aynaya fırlattım. Aynanın parçaları etrafa savrulurken geriye doğru birkaç adım sendeledim. Bir süre sonra sırtım soğuk fayansla buluştu. Kendimde ayakta duracak gücü bulamadığımdan, ellerimle duvardan destek alarak, yavaşça aşağı indim. Üzerine oturduğum zeminin soğukluğu umurumda değildi. Yalnızca içimi yakıp kavuran bu ateşin sönmesini istiyordum.

Titriyordum. Bacaklarımı kendime doğru çektim, soğuk zeminde buz gibi olan çıplak ayaklarım daha çok titrememe sebep oluyordu. Başımı ellerimin arasına alarak, dirseklerimi dizlerime yerleştirdim ve ellerimi saçlarımın arasında gezdirdim. Derin derin nefes alamaya başladım.
Nefes al, nefes ver, nefes al, nefes ver... Kafamı duvara yasladım ve ellerimle gözlerimi kapatarak nefes alamaya devam ettim.

BEYAZ KUMRUDonde viven las historias. Descúbrelo ahora