28: D.

6K 253 37
                                    

Görsel: Deha

Dönemin kredisi tamamlamak için aldığım seçmeli dersin yolunu okulun uğultulu koridorunda tutmuşken babamdan gelen çağrıyı kırmızı tuşu ekranda kaydırarak reddettim. Aramalarına karşılık vermemenin onu öfkeden deliye çevireceğine emindim. Huzursuz olmasını istemiyordum ancak girmemi istediği kusursuz kalıplar içinde tökezleyip durmak hem beni hem de onu daha fazla huzursuz ediyordu. Onun istediği biri olmaya çabalamak, rol yapmak yorucuydu.

Annemi özlüyordum. Sesini, kokusunu, gülüşünü....Varlığını özlemediğim tek bir dakika geçmiyordu.  Tüm bunlar boğuluyormuşum gibi hissettiriyordu. Nefes almaya, mola vermeye ve kendimi bulmaya ihtiyacım vardı. Kafamı kurcalayan soru işaretlerine aradığım cevaplara ulaşamazsam her zaman eksik kalacaktım. Ait olmadığımı hissetmek acıtıyordu.

Kucağımda taşıdığım defter ve kitabı daha sıkı kavrarken derin bir nefes aldım. Bu derse ilk defa girecektim. Daha önce girme fırsatım olmamıştı. İkinci senemde işletme dersleri alacağım için iletişim ile ilgi bir ders seçmiştim. İdil ise mühendislik fakültesinden okuduğumuz bölümle daha alakalı olan başka bir ders alıyordu. Sınıfa girdiğimde üzerimde hissettiğim yabancı gözleri başımı eğerek görmezden geldim. Artık yeni ortamlara ayak uydurmak benim için daha zordu. Eskiden daha kolay uyum sağlayabilen bir tiptim. Şimdilerde ise içe kapanık ve çekingen tiplerden olmuştum.

Sınıfın en arka kısmına ilerlerken tanıdık bir erkek sesi şaşkın tonla  "Derin." dedi. Kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğimde Çetin'i gördüm. Dar gömleğini sonuna kadar iliklemiş ve belini bej rengi kanvans pantolunun içine sokmuştu.

Gülümsedim. "Çetin. Hey." diye selam verdikten sonra "Ne işin var bu sınıfta?" diye sordum. Şaşırmıştım çünkü aldığım ders son sınıf dersi değildi.

Oturmam için yer açtığında "Beni gördüğüne sevinmemiş gibisin. Derste sana eşlik etmek istedim." dedi.

Kaşlarımı çattım. Beni takip mi etmişti? Pekala, bu biraz ürkütücü.

Pis pis sırıttı. "Suratını görmen lazım."

Şaka yaptığını anladığımda güldüm ve omzunu ittirdim. "Tamam. Bu çok adiceydi. Ciddiyim ben, ne işin var burada?"

Güldü. "Biliyorum duyacaklarına inanamayacaksın ama..." Sesindeki alaycı tınıyı duyuyordum. Sır verircesine kulağıma doğru yanaştı "Geçen dönem bu dersi verememiştim."

Güldüm. "Aman tanrım, bu nasıl oldu?!" dedim alaycı bir tınıda.

Omuz silkti. "Değil mi? Çok ilginç."

Profesör içeriye girdiğinde dikkatımız dağıldı ve gözler hiç vakit kaybetmeden derse geçiş yapan kadına kaydı. Yüz yüze iletişim ve ağızdan ağıza pazarlama ile ilgili bir şeyler anlatırken dirseğimi sıraya ve çenemi de yumruğuma dayadım.

Ders bittiminde gelen mesaj İdil'dendi. Yemek yemeğe gelip gelmeyeceğimi soruyordu. Bugün yalnızca bu dersi alıyordum. Bugün iş aramak gibi bir planım vardı ve bundan öncesi bir şeyler atıştırmak fena olmazdı.

Çantamı omzuma geçirdiğim sırada Çetin "Diğer derse mi?" diye sordu.

Başımı salladım. "Bugün başka dersim yok. Yemek yemeğe gidiyorum. Geliyor musun?" diye sordum.

Kolundaki metal kaplama saate baktı. "Olur. Bir sonraki dersim yarım saat sonra." Kafeteryanın yolunu tuttuğumuzda "İş teklifimi düşündün mü? Düşüneceğini söylemiştin."

Dudağımı ısırdım. "Aslında gerçektende bir işe ihtiyacım var."

Gözlerinde zafer parıltısı belirdi. "O halde evet demek için düşünme."

BEYAZ KUMRUDonde viven las historias. Descúbrelo ahora