Peyda 2

39.7K 1.7K 74
                                    

11.03.2024
İkinci bölümümüze hoş geldiniz.
Keyifli okumalar.

Bölüm Şarkısı:
Perdenin Ardındakiler-Vedalardan Bir Buket
🎀

"Canavarın Gerçekleri"

22 Ekim 2023
İstanbul, Türkiye

Bir ölümün arkasından tutmamız gereken yas kaç gün olmalıydı bilmiyordum fakat bu kadar kısa sürmemesi gerektiğinden haberdardım.

Haberdar olmamı sağlayan şey ise hâlâ varlığını koruyan duygularımdı.
Sanıldığının aksine hâlâ acı çekiyor, hâlâ annemin ölümünün ardından gözyaşı döküyordum.

Annem öleli iki gün olmuştu.

Acısı hâlâ tazeydi ama oturduğum sofra ve yanında bulunduğum insan, yasını tutmama izin vermeyecek kadar kara kalpli birisiydi.

Upuzun bir masada sadece o ve ben vardık. O yemeğini yiyor ben ise başımı önüme yemiş masanın örtüsünü seyrediyordum.

Birazdan misafirlerimizin geleceğini söylediği için giydiğim elbisem ve düzgün taranmış saçlarımla korkumdan gelecek olanın kim olduğunu bile soramıyordum.

"Başını kaldır!" Ona hiçbir zaman karşı çıkamadığım gibi bugün de karşı çıkmamıştım. Başımı kaldırıp gözlerine baktığımda aç olduğumu bile bile gözlerimin içine bakarak elindeki eti ısırdı.

Vicdansız bir insandı.
Bunu on yedi yıllık ömrümde ilk defa anlamıyordum. Bunu doğduğum ilk andan beridir biliyordum.

Annemle yaşadığımız eve bazen uğrardı, ama uğradığı anlar öyle felaket olurdu ki gece karabasan gibi üzerime çökerdi.

Canavardı bir bakıma, tam bir canavar.

Kapı zilinin çalmasıyla oturduğum yerden kalkmamıştım. Kalkmak bir yana hâlâ bana verdiği emri yerine getirerek yüzüne bakıyordum.

O ise sanki hiç kapının zilini duymamış gibi yemek yemeye devam ediyordu.

Kapının açılması ardından içeriye birilerinin girmesini sadece duyduğum seslerden takip ediyordum. İçeriye girenlerin doğrudan yemek odasına yani şu anda bulunduğumuz yere geldiklerini biliyordum. Çünkü karşımda dünyanın en kontrol manyağı adamı dururken onun bulunduğu yere gelmek yerine başka yere geçecek hiçbir insan yoktu.

Kapı hemen arkamda kalıyordu bu yüzden içeriye girenleri göremiyorum. Bakışlarımı çekecek cesaret de bende yoktu.

Karşımdaki adam, daha doğrusu bu adam upuzun masanın en ucunda ben ise onun hemen çaprazında oturuyordum, eliyle benim karşımı gösterdiğinde ve misafirler benim karşımda yerlerini aldıklarında artık onları daha net görebiliyordum.

Bir kadın ve bir adam gelmişti sadece. Kadının kahverengi saçları ve kahverengi gözleri vardı, adamın da simsiyah saçları ve koyu kahverengi gözleri vardı.

Giyimlerine bakıldığında anında onların zengin olduklarını söyleyebilirdim çünkü gösterişli bir giyime sahip değillerdi fakat giydikleri şeyler zenginliklerini belli edecek kadar pahalı ve hoş parçalardı.

Bunu anlayabiliyorum çünkü annemle kaldığımız küçük evi geçindirmek için çalışmam gerekiyordu ve ben bir kıyafet mağazasında çalışıyordum.

Çalıştığım yer kuytu köşe bir yer olduğundan yaşımı sıkıntı etmiyorlardı.

Ve çalıştığım yer, kuytu köşe bir yer olmasına rağmen çok kaliteli olduğunu düşündüğüm kıyafetler pahalıya satılıyordu. Bu kıyafetler ise benim o pahalı dediğim kıyafetlerin arasında bir ev parası kadar kalıyordu, aradaki fark ise çok net anlaşılıyordu.

PeydaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin