12. MEMLEKETİMİN ŞARKISI

46 30 6
                                    


SERA ÇİÇEĞİ 12. BÖLÜM 


MEMLEKETİMİN ŞARKISI


"Dönmek zorundayız, Ayla. Anlamıyor musun?" dedim bastıra bastıra. "Dönmek zorundayız."

Dakikalardır onu Türkiye'ye dönmek için ikna etmeye çalışıyordum. Ancak bir türlü ikna olmuyordu. Apaçık, bu mesaj bir tehditti ve hesap sormak için numarayı arasam da yine aradığınız numara kullanılmamaktadır diyordu. Bu yüzden mesajların sahibine ne kadar yakın olursam, o kadar iyi diye düşünüyordum. Oyunun içinde kalmalıydım, dışında değil.

"Fark ettin mi bilmiyorum ama o aptal sabah programında ismim geçti benim. Ne demek dönmek zorundayız? Aynı gün kaçan hasta diyorlar benim için! Ya benden şüphelenirlerse?"

"Merak etme," dedim hayal kırıklığıyla. "Senden kimse şüphelenmeyecek." kaşlarımı çattım. "Ayrıca üzgünüm." dedim.

"Ne için üzgünsün?"

Kaşlarımı havaya kaldırarak acımasızca baktım ona. "Seni o lanet bakımevinden kurtardığım için üzgünüm." dedim. "Seni oradan kurtarmasaydım şimdi bunları demeye utanırdın."

"Efnan," dedi benden uzaklaşarak. "Sen beni yanlış anlıyorsun."

Göğsünde bağladığı kollarını çözdü. "Bak. Tamam, özür dilerim. Kendimi düşünerek bencillik ettim. Ama görmüyor musun?" etrafı gösterdi. "Burada güvendeyiz. Türkiye'ye dönersek bizi alırlar."

"Yanılıyorsun, sera çiçeği."

Dudaklarımı ısırdım endişeyle. "Burada da güvende değiliz. O mesajı hatırlamıyor musun? Aptal bir çocuk oyunu oynuyor benimle. Sıcak soğukmuş. Sıcak da olsa bedel ödeyeceksin, soğuk da olsa. Benim amacım bu oyunun kazananı olmak değil, onu bulmak. Ona yakın olursak, onu daha rahat bulabiliriz."

"Bu mesajların sahibi..." dedi, iyice sakinleşmişti. "Sence kim olabilir?"

"Bilmiyorum ki, sera çiçeği." kafamı iki yana salladım. "Bilemiyorum."

"Türkiye'ye dönünce..." dedi başını eğerek. "Beni bırakacak mısın?"

Kalbimi sızlatan sorusuyla ona bir adım attım. "Neden böyle düşündün?"

Kafasını kaldırdığında dolan gözlerini gördüm. "Pişman olduğunu söyledin çünkü. Beni kurtardığın için üzgün olduğunu söyledin."

"Bana öyle davrandığın için söyledim. Sadece kendini düşünüyordun."

O da bana yaklaştı, gözleri umutla bakıyordu. "Yani yalan mı söyledin?"

Gözlerimi yumarak onayladım. "Yalan söyledim."

"Kandırdın beni yani?" dedi bir adım daha atarak.

Başımı salladım. "Kandırdım seni."

Yüzünde bir gülümseme oluştu. Sonra bu gülümseme kıkırtıya dönüştü. Önümde minik bir kız çocuğu gibi kıkır kıkır kıkırdıyordu. Elini ağzına koyarak gülümsemesini gizlediğinde, "Gizleme." dedim. "Gülerken bunu benden gizleme."

Elini yavaşça dudaklarından çektiğinde gülümsemesi de yavaşça solmuştu. "İyi ki kandırdın beni Efnan. Yoksa... Ne yapardım bilemiyorum."

"Bir daha bana böyle davranmazsan, ben de seni bir daha kandırmam." Göz kırptım. "Anlaştık mı?"

"Anlaştık." dedi yine bir çocuk gibi.

SERA ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now