7. Bölüm: Kıskanç

4.6K 999 1K
                                    

Akşam uyuya kalmışım, kusuruma bakmayın lütfen. Keyifle okuduğunuz bir bölüm olur umarım, yorumlarınız aynı şekilde olursa bölümler aynı düzende gelecek.

İnstagram hesaplarım: melekkas / melekkas_hikayeleri

Oda, şehrin uykusuz nabzı ile uyumlu bir sessizlikle kaplıydı. İş dünyasının zirvesinde onlarca kat yükseklikteki ofisinin içinde savaşçı bir komutan edasıyla sandalyesine oturmuştu Yavuz. Sabahın ilk ışıkları yüksek binaların arasından süzülerek odanın modern çizgilerine dokunuyor, her biri birer satranç taşı gibi düzenlenmiş dosyalar üzerinde gölgeler oynatıyordu. Bakışları ekranın üzerindeydi, her bir tuş vuruşu birer emir gibi keskin ve emindi. 

Bilgisayarın saatine bakarak bekleyen Yavuz'un alnındaki çizgiler hâlâ içeri girmemiş olan sekreteri düşündükçe derinleşti. Dudaklarını bir şey söylemek üzere araladı ancak o sırada kapıda beliren İlkay'ın figürüyle başlamak üzere olduğu cümleyi yarıda kesti.

"İki tane kırmızı dosya vardı, hangisinden bahsettiğinizi bilmediğim için ikisini de getirdim," dedi İlkay elindeki dosyalarla odanın içine adım atarken. Yavuz, ona doğru küçük adımlarla ilerleyen genç kadını onu rahatsız etmeyecek bir incelikle süzdü. Uzun boylu, kahverengi saçlı, yeşil gözlü ve doğal bir güzelliğe sahipti İlkay.

Tesadüfen tanıştığı bu kadınla mesajlaşırken kendini tamamen farklı biri gibi hissettiğinin farkındaydı. Normalde mesajlaşmayı pek tercih etmeyen, telefonunu sadece işleri için kullanan bir adamken, şimdi bu genç kadınla konuşmak için telefonunu elinden bırakamıyordu. Kendindeki bu değişimi tanıyamıyor, yeni huyunu kabullenmekte zorlanıyordu. Ancak bu durumdan rahatsızlık duymuyordu, aksine bir çekicilik buluyordu.

Onunla olan bu tuhaf ve yeni iletişim şekli onu hem şaşırtıyor hem de bir şekilde mutlu ediyordu. İlkay ona belki de öfkeyle bakıyor olabilir, kim olduğunu bilmeden ona soğuk davranıyor olabilir ama Yavuz, İlkay odadan çıkıp arkasını döndüğünde muhtemelen yine onu ona şikâyet edeceğini biliyordu. Bu garip ilişkinin sonunun nereye varacağını kestiremiyordu ancak onunla mesajlaşırken duyduğu mutluluk, hissettiği huzur, onun için yadsınamaz bir gerçekti.

"Otur lütfen," dedi sesinde beklenmedik bir yumuşaklıkla. İlkay bir adım atarken etrafa kısa bir göz attı; belli ki nereye oturması gerektiğini, nasıl davranması gerektiğini düşünüyordu. Eğer Sinan'a mesaj atma imkânı olsaydı, 'bu adam bana otur dedi, ben şimdi nereye oturacağım,' diyerek yazıp dururdu.

Normalde kendini fazla gülerken bulamazken İlkay'ı gördüğünde dudaklarının kenarında istemsiz bir gülümseme beliriyordu. Genç kadının şu an içinden ne geçirdiğini, muhtemelen söyleniyor olabileceğini tahmin edebiliyordu. Kendi gülümsemesini saklamak için duruşunu daha resmi daha dik bir hale getirdi.

"Sandalyeyi yanıma getirin İlkay Hanım," dedi işinin ciddiyetine bürünerek. "Hem bilgisayardan hem de evraklar üzerinden önemli işleri göstereceğim size. Belli ki Aysun Hanım göstermemiş." Aysun'un adını duyunca kaşlarını çattı, dudakları hafifçe büküldü ve sandalyeyi Yavuz'un yanına doğru çekti.

Sandalyeye otururken masanın üzerine kısa bir göz attı genç adam. İlkay'ın kaşla göz arası Sinan'a mesaj atma ihtimalini düşündü. Eğer bu sırada yakalanırsa sonuçlarının ne kadar ciddi olabileceğini biliyordu, bu kadın onu camdan aşağı atabilirdi de. Her şeyi yapardı ondan bunu bekliyordu.

İlkay biraz tereddüt ederek, "Tam olarak ne yapacağımı bilmiyorum Yavuz Bey," dedi sesindeki belirsizlik ve endişe hissedilebilir bir şekilde.

Yavuz bu itiraf karşısında bir anlığına Sinan kimliğinden sıyrılıp karşısındaki kadına Yavuz olarak odaklandı. Bu iki dünyanın iş ve kişisel mesajlaşmaların arasında kendini bir denge aktı gibi hissediyordu, İlkay ile olan bu profesyonel ve aynı zamanda kişisel çekişme, onu hem rahatsız ediyor hem de garip bir şekilde tatmin ediyordu.

BİR DİLEĞİM VAR ( YARI TEXTİNG )Where stories live. Discover now