9. Bölüm: Yeni asistan

5.4K 1K 662
                                    

Oylarımızı ve yorumlarımızı bırakmayı unutmayalım. Keyifli okumalar.

Gözlerim kapıdan içeri adımını atan adama kitlenmişti. O, yaşlı bir kadının yanına çömeldiğinde, kadın elini onun elinin üzerine bıraktı. "Beni boş bir odaya götür Yavuz," dedi yorgun bir sesle. Bakışlarımı tekrar kapıya çevirdim. Sinan dediklerine eminim, yanlış mı duymuştum? Doğru duyduğuma emindim oysaki. Bir tane Sinan yoktu ya, neden aklıma o gelmişti? Telefonuma hızla bir bakış attım; Sinan çevrimdışıydı. Eğer burada olsaydı, kesin bir şekilde belli ederdi kendini. Benim burada olduğumu biliyordu sonuçta, görüşmek isterdi.

Yavuz Bey kadını odaya götürürken yavaş hareket ediyordu. Ne zaman gidecektik acaba? Oldum olası cenaze evlerinde duramıyordum. Geriliyor, boğuluyordum.

Kalabalık giderek artarken sanki insanlar üzerime geliyordu. Yavuz Bey'in salona dönüşünde gözleri odada birini arar gibi dikkatli ve seçici bir şekilde etrafa süzüldü. Herkesin yüzünde bir hüzün tablosu varken, onun bakışları bir amaca yönelik ve odaklanmıştı. İnsanlar arasında, neredeyse ölçülü bir ritimde, adımlarını sürdürdü. Gözlerimi kırpmadan adamın bakışlarını izliyordum. Biri görse yanlış anlardı, asistanıyla adını çıkardıkları gibi benimle de çıkarırlardı maazallah.

Başka tarafa bakacağım an bir anda gözlerimiz buluştu. O an, zaman sanki yavaşladı. Derin bir nefes aldı, yüz ifadesinde bir an için okunamayan bir duygu belirdi. Gözlerimi çekmem gerekiyorken adama baktığım için kendime kızıyordum. Adımlarını bana doğru yönlendirdiğinde oturduğum yerde gerildim. Dibime kadar geldiğinde elbette ki başta iş arkadaşlarım olmak üzere herkesin bakışları üzerimizdeydi.

"Nasıl oldun?"

"Efendim?"

"Dışarıda yüzünüz solgun görünüyordu, şimdi nasıl oldunuz?"

Parmaklarım boynuma doğru giderken, "Teşekkür ederim Yavuz Bey, daha iyiyim," dedim. Gözleri boynumda gezen parmaklarıma kaydı. Elimi aşağı doğru kaydırıp hafifçe öksürdüğümde gözlerimi ayaklarımın, parkenin üzerinde gezdiriyordum. Burası çok mu sıcaktı? Biz neden gitmiyorduk?

"Yavuz Bey biz artık kalkalım, yarın cenazede bulunacağız."

"Teşekkür ederim Tuncay Bey, aracınız var mı? Bırakalım sizi."

Yavaşça hareket ederek oturmaktan yapıştığım sandalyeden ayağa kalktım. Yavuz Bey, diğer patronlara gerçekten benzemiyordu. Başkası olsa yüzümüzü bakmazdı. Adam bizim için araç ayarlamayı düşünüyordu. Kibar, düşünceliydi. Çalışırken huysuz oluyordu ama onları da görmezden gelmek gerekiyordu. Acaba sekreterleri neden durmuyordu yanında? Bana kötü davranmıyordu, eminim onlara da davranmamıştır. Kesin asistanı Aysun yüzünden gidiyorlardı.

Hep birlikte dışarı çıktık, hava sıcaktı ama yine de rahatlatıcı bir esintisi vardı. Arabalara binmeden karşılıklı durduk. Erkelerin ellerini tek tek sıkıyordu. Bizim de mi elimizi sıkacaktı? Arabanın kapısını açsalardı da binseydim hemen. Rabia ve Sevcan'ın da elini sıktıktan sonra elini bana uzattı. Avuç içlerimi çaktırmadan elbiseme silip elimi uzattım. İnce uzun parmaklarım kemikli parmaklarıyla buluştuğunda avuçlarından yayılan sıcaklık avuçlarımın içine temas etti. Maksadım elimi hızlı çekmekti ama o parmaklarını avcuma sürterek yavaşça çekti.

"Tekrar başınız sağ olsun."

Arabalara doğru yürürken, içimde tuhaf bir huzursuzluk vardı. Arka kapıyı açtım, önce Sevcan bindi ardından ben. Kapıyı kapatacağım an Yavuz Bey'le yine göz göze geldik. Bu sürekli olan göz teması neden bilmiyorum ama beni giderek daha fazla rahatsız etmeye başlamıştı. Bakışları sanki bir şey söylemek istiyor gibiydi. Ya da ben kafamda mı kuruyordum?

BİR DİLEĞİM VAR ( YARI TEXTİNG )Where stories live. Discover now