12. Bölüm: Yavuz'un öfkesi

3.2K 876 219
                                    

Canlar bu aralar çok durgundum. İş beni çok yoruyor, bir de ramazan olunca yeni bölümler aksadı. :( merak etmeyin hızlı bir şekilde toparlayacağım. Bu bölüm kısa oldu, geçiş bölümü olarak düşünün. Ardından diğer bölümü inşallah akşama hazır edip hemen paylaşacağım.

Genç adam sabahın ilk ışıklarına gözlerini açtığında, yanında duran komodine uzanarak cep telefonunu eline aldı. Uçağın kalkış saatine iki saat kala, zamanın sınırlı kıvrımlarında kendine bir yol çizmeyi planladı. Yarım saat içerisinde evden ayrılıp İlkay'ın evine varsa, rahatlıkla havaalanı ulaşabilirdi. Yataktan doğrulurken dudaklarında beliren tebessüm, içinde tarif edemediği bir heyecanın yankısıydı. Ne olduğunu tam olarak kestiremediği bu his, fakat yüreğini huzur dolu bir tatminle dolduruyordu.

Hızla banyoya yönelerek serin suların altında günün ilk yorgunluğunu attı. Siyah bir havluyla belini sardıktan sonra, odasına geri döndü. Gardırobundan seçtiği füme pantolon ve krem rengi salaş gömlek, onun zevkli ve ölçülü karakterini yansıtıyordu.

Saatini bileğine takıp telefonunu aldığında kişisel telefonunu göremeyince bakışlarını odanın içinde gezdirdi. "Nerede bu telefon?" En son Eren'le konuşurken telefonu yanındaydı. El bavulunu alarak odadan ayrıldı. Alt kattan ablasıyla yeğeninin sesleri geliyordu. İstanbul'a ne zaman gelse, başka bir yerde değil, ablasının evinde kalıyordu. O da burada kaldığı zamanlarda Eren de ağabeyinin evinde kalıyordu. Arkadaşının odasına girdiğinde, Eren'in yatağının dağınıklığına hayretle baktı. Bu adam gece yatakla savaş mı yapıyordu? Örtü, çarşaf, yastık her yerdeydi.

"Eren, kalk lan."

Homurdanarak yastığı yüzüne bastıran adamın göğsüne kuvvetle vurdu.

"Ananın ellerinden öpeyim Yavuz."

"Kalk, telefonum nerede?"

Yastığı yüzünden çeken genç adam, "Nereden bileyim ben?" diye mırıldandı.

"Dün akşam senin yanındaydı."

"O zaman salondadır, ben senden sonra odaya çıktım."

"Kalk şirkete git, yatarak para kazanılmıyor."

"Bugün çalışmak istemiyorum."

"Kovarım seni."

"Keşke kovsan."

Burada durup bu adamla tartışmanın bir faydası olmayacağını biliyordu. Onu bekleyen biri vardı, bu yüzden vaktini Eren'le harcamak istemiyordu.

Odadan çıkıp aşağı indi. Ablası, kocası ve yeğeni kahvaltı yapıyordu.

"Günaydın," dedi kısa bir şekilde.

"Günaydın Yavuz, gel kahvaltı yap," dedi eniştesi.

Sehpanın üzerindeki telefonunu alıp ekranını açtı. Haber bildiriminden başka bir şey yoktu.

"Dün gece hiç uyumadım Yavuz. Bütün gece düşündüm, neden Sinan ismini kullanıyorsun diye. Bu isim babaannemin eski sevgilisinin ismi değil mi? Hani bize anlata anlata bitiremediği."

Ablasının sesiyle gözlerini telefondan ayırıp yüzüne baktı. Kaşları, 'ne alaka?' der gibi yükseldi.

"Yanlış yoldasın. Böyle yaparak onu kandırıyorsun. Yarın bir gün tamamen ona bağlandığında bu durumu nasıl açıklayacaksın? Ben söyleyeyim, açıklayamayacaksın."

"Ne yaptın sen?" diye seslendi telefonun mesajlarına hızla göz attığında, İlkay'ın gönderdiği mesajlar ve onun adına verilen yanıtlar gözlerinin önüne serildi. Yüzü okuduklarının etkisiyle öfkeden kıpkırmızıya dönmüştü.

BİR DİLEĞİM VAR ( YARI TEXTİNG )Where stories live. Discover now