20. Bölüm

2.3K 127 76
                                    

Verdiğim saatten 15 dakika önce parktaydım ve dakikalar geçmek bilmiyordu. Herhangi bir şekilde  oturamıyor, boş boş daireler çiziyordum. Neyse ki saat tam üçte uzaktan hızlı adımlarla ilerleyen bir karaltı gördüm. Kendi kendime hafifçe gülümsemeden edememiştim. İçime ne girmişti böyle?

Adrenalin, salak. Yokluğundan depresyona girdiğin hani.

"Buradayım, istediğin birkaç soruyu yanıtlayıp gideceğim ama önce benim soracaklarım var." İfadesi onu ilk gördüğümdeki duygulardan yoksundu, bunun için çalışmış mıydı bilemiyordum ama şu an amacıma odaklı olduğum için önemsemedim. Yüzümdeki gülümsemeyi yavaşça sildim.

"Birkaç soru yanıtlamama izin mi veriyorsun? Bu ne, söyleşi mi?"

"Kes sesini ve beni dinle." Ah, eski, San Fransisco çocuğu August geri dönmüştü. Acaba gönderildiği yer orası mıydı? Ama oradan tek başına geri dönemezdi. Kaşlarımı kaldırdım.

"Dinliyorum." Bir an bakışları bana kilitlendi, nefes alırken kafasını önüne eğdi ve başını tekrar kaldırdı.

"Babam ne biliyor?" Buraya gelmesinin tek nedeni. Tabii ya. Acıyla gülümsemekten kendimi alamadım.

"Kaçtığını duyacağını zaten biliyordun, onun dışında bir şey bildiği yok. Ama buraya gelmekten başka şansın olmadığı için burada olduğunu düşünüyor." Sinirle güldüğünü duydum.

"Keşke haksız olsaydı. Aslında kafama koysam giderdim ama..." Gözleri bir kez daha bana kilitlendi ancak bu sefer duygudan yoksun değillerdi, bakışlarımı ayıramazken yutkundum. Ama August kısa süre sonra başını önüne eğip boğazını temizlediğinde bu an çoktan yitip gitmişti. "Seni mi sorguladı? Bir şey söyledin mi?"

"Beni hayal kırıklığına uğratıyorsun. Senin için ona yalan söyledim hatırlarsan, hatta işimden oldum. Ama senin hakkında bilgi verirsem bana ikinci bir şans vereceğini söyledi." Tekrar hafifçe gülümsedim. August'un dişlerini sıktığını görebiliyordum.

"Cole..."

"Sakin ol, beni tanımıyor musun?"

"Sormak zorunda olduğumu biliyorsun."

"Hayır, bilmiyorum bu yüzden çağırdım ya." Kirpikleri titreşirken derin bir nefes verdi.

"Ne bilmek istiyorsun?" Ses tonundan bile neredeyse hiçbir şey söylemeyeceğini hissedebiliyordum, kimse olmamasına rağmen arkasına da bakmıştı, bir an önce gitmek istiyordu. Burada olmak istemesine engel olan bir şeyler vardı.

"Nereden başlasam... Mesela hangi cehennemdeydin?"

"Babam beni halamın buradan yaklaşık 300 km uzaklıktaki bir kasabadaki evine gönderdi. Hiçliğin ortasında yaşıyor, yani bana da yapacak bir şey kalmayınca adam olabileceğimi düşündü sanırım. Sıradaki?" Çabuk yanıtladığına göre bu kolay soruydu.

"Girdiğin cehennemden nasıl çıktın?" Bir süre duraksadı, vereceği cevabı hazırlıyor gibiydi. Eklemeyi atlayacağı bir şeyler olmalıydı.

"2 hafta hiçbir sorun çıkarmadım. Şikayetçi görünmedim gün içinde 10 defadan fazla gülümsedim, inanabiliyor musun?" Hafifçe güldüm. Gülümsediği anlara tanık olmuştum, ve çoğunlukla benim yanımdayken olması içimde bir yerleri ısıtıyordu. Üzerimde hala bu etkiye sahip olması sinir bozucuydu. "Bir komşuya patates, bir yere posta vb. herhangi bir dışarı gitmeyi gerektiren bir görev verecek kadar güvenene kadar bekledim. Bir gün çalıştığı okuldan notlarını almamı istedi, başı ağrıyordu. Çıktım ve geri gelmedim." Dinlerken hafifçe kafamı salladım. Belki beklediğim kadar Sherlock Holmes-vari bir plan değildi ama rol yeteneğini takdir etmiştim. Tabii ben yemezdim, halası onu cidden tanımıyor olmalıydı.

After Decisions (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin