13.Bölüm.

4.5K 226 130
                                    

Normalde yazdığım bölümlere göre kısa olduğunun farkındayım ve uzun yazacağımı söylemiştim ama pazar günü yine başka bir yere gidiyorum ve internetin varlığından pek emin değilim, yazmaya devam edersem oraya kalacak ve iyice gecikecek. Ama internet varsa gayet kısa bir süre içerisinde yazıp koyarım. Ya bir de ben yorumlarınızı görünce cidden mutlu oluyorum ama yb konusunda duygusala bağlatmayın beni bakın böyle oluyo djcbkdbc yavaş ve uzun yazan biriyim o yüzden sorry, bekleteceğim günler olacaktır. Bunun tamamını okuduysanız gerçekten teşekkür ederim, sizi seviyorum :*

Günler yine bir diğerine benzemeye başlamıştı. August’la yine bakışmalarımızla anlaşıyorduk, özel vakitler geçirdiğimiz yoktu. Zaten aramızdaki özel zamanlar hiçbir zaman öylesine gerçekleşmemişti, aramızdaki ilişkide sevdiğim şeylerden biri de buydu, çünkü daha da sıra dışı kılıyordu. Ona da söylediğim gibi, yanımda olduğunu bilmem yeterdi.

Lily’le barıştığım gibi Jason’la da hala konuşuyordum, bazen aramıza Daisy bile katılıyordu. Ona önyargıyla yaklaşmıştım sanırım, gayet iyi bir kıza benziyordu. Yani erkek arkadaşının biseksüel olduğunu kabullenebilmişti değil mi?

Bir hafta benim için hiç sıkıntılı geçmemişti, ama August için aynısı söylenemezdi. Babası Jason’ı yumrukladığını duymuştu ve okul çıkışında dükkanı kilitleyip onu kendisi alıyordu. August bu duruma hiç de memnun görünmüyordu, küfürler savurarak babasının yanına gidişini izliyordu. Her gün giderken kafasıyla babasını gösterip bana gözlerini deviriyordu ben de ‘şu an için yapabilecek bir şey’ yok dercesine omuz silkiyordum. En sonunda bana sırıtarak hareket çekiyordu ve ben de sırıtarak el sallıyordum. Aramızdaki bazı iletişim şekillerinden bir  tanesiydi.

August’a o gün nereye gittiğini soramamıştım çünkü o günden sonrası onun için oldukça sıkıntılı geçmişti. Aslında durumun biraz hafiflemesini bekliyordum ancak her zamanki kontrol edilemez merakıma daha ne kadar engel olabilirdim bilmiyordum. August her sabah oldukça uykusuz geliyor, derslerde en arkada uyarılana kadar uyuyordu, göz altındaki şişlikler gözünü kapatmak üzereydi. Gece yarısından sonra çıkıyor olmalıydı. Hala ne zaman sormam gerektiğini düşünürken bir fırsat yakaladım.

August kapüşonunu kafasına geçirmiş, hızlıca merdivenlerden iniyordu. Babası onu almayacaktı belli ki, bir yandan da yüzünde mutlu bir ifade vardı. Bir kez daha istediği yere gidebilecekti. Bunu fark ettiğim anda arkasından koşarak omzuna dokundum. Hırsla arkasına döndü ve geriye tekrar baktı, nereye gidecekse bir an önce gitmek istiyor gibiydi. Yüzüme bir gülümseme yerleştirmeye çalıştım.

“Acelen ne? Baban seni almayacak sanırım?” August da gülümsedi, ama gerçek miydi emin olamadım.

“Evet, bir arkadaşı kalp krizi geçirmiş hastaneye gitti, bana da döndüğünde beni evde bulmazsa on bin parçaya ayıracağını söyledi ama babamı tanıyorsam gece orada yatar bile.” Dudaklarımı birbirine bastırarak kafamı salladım.

“Peki ya bu fırsattan yararlanarak nereye gidiyorsun?” dedim merakımı gizlemeye çalışmayarak.

“Ah,” dedi August durumunu bozmamaya çalışarak. “Benim…” Gözlerimi kapatarak derin bir iç çektim.

“İşin var.”

“Evet!” dedi yine gülümsemeye çalışarak, ama bakışlarımı görünce gülümsemesi yavaş yavaş kayboldu. “Bak Cole ben… Hala paraya ihtiyacımız var.” Aslında hala tahminimin doğru çıkmaması için bir umudum vardı ama şu an o da yıkılmıştı. Aynı zamanda inkar etmemesi de dikkatimi çekmişti, sanırım onu kabullenebileceğim gerçeğini kabulleniyordu. –benim cümlelerim niye böyle olmaya başladı?-

After Decisions (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin