1. Bölüm.

9.8K 336 17
                                    

Ona bakmamak için çaresizlikle Lilly'e baktım. Tam o sırada müşterisinden kafasını kaldırmıştı, ona artık nasıl bakıyorduysam bana endişeyle baktı ve daha sonra Jason'ı gördü ve bana tekrar acıyarak baktı. Yapmayın ama durumum o kadar kötü mü? Evet. Evet öyleydi. Ama o alnına düşen tel kahve perçem ve kahvenin üstündeki karamel sosu gibi duran bal rengi gözleriyle.. Tamam. Sarah'dan ayrılmam doğru bir kararmış meğer. Ben Jason'a bakarken bir anda Lilly yanımda bitti.
"Cole.. Seninle bir şey konuşmalıyım.."
"Ne oldu?" Lilly tam ağzını açmıştı ki dükkan kapısı açılırkenki zil sesi duyuldu ve içeri uzun siyah saçlı bir kız gelerek Jason'a ilerledi. Jason onu gördüğünde kocaman gülümsedi. İkisi buluştuğunda öpüştüler. Yutkunarak onlara bakmaya başladım. İçimi bir şey kemiriyordu, o şey boğazımı da yakıyordu. Sadece onlara bakıyordum. Başka hiçbir şey görmez olmuştum.
"Hey Cole," onun sesiyle kendime geldim. "Seni Daisy'le tanıştırayım, kız arkadaşım. O da plaklara ilgi duyuyor. Koleksiyonlarımızı birleştirmeye karar verdik ve.."
Ama bana 'kız arkadaşım' dan sonraki kısımlar gürültü gibi gelmeye başlamıştı, Jason konuşmaya devam ediyordu. Gözlerim de yanmaya başladı. Görüşüm bulanıklaşıyordu.
"...sonra onda Beatles'ın özel plağı eksikmiş ve--"
"S-sizinle Lilly ilgilensin, b-benim şeye gitmem lazım.." Plak standının arkasından çıkıp depoya ilerledim, Lilly'nin de ne diyeceğini bilemez halde bana baktığını biliyordum. Kendimi depoya kapadım ve tozlu bir kutunun üzerine çöktüm. Dizlerime dayanarak önüme baktım. Dönüştüğüm şeye lanet ediyordum, bunu fark etmiş olmaktan nefret ediyordum, getirdiği hislerden her şeyden fazla nefret ediyordum. Ama artık geri dönüşü olmadığının da fazlasıyla farkındaydım. Şu an yanağımdan gözyaşları süzülüyordu ve buna son vermeliydim. Kolumun tersiyle gözlerimi sildim ve derin bir nefes alarak depodan çıktım. Jason ve Daisy dükkanı sarılmış bir şekilde terk ediyorlardı. Ben yerime ilerlerken Lilly yanıma koştu.
"Cole, bak ben söyleyecektim yeni öğrendim,zaten daha yeni çıkmaya başlanışlar--"
"Önemi yok." dedim sertçe. Lilly anlayışla başını salladı. "Sadece...bugün işten erken çıkacağım tamam mı?"
"Ama Dave--"
"İyi hissetmediğimi söylersin." Gidip askılıktaki ceketimi aldım ve dükkandan çıkıp eve gittim.
**
Ertesi gün her ne kadar gitmek istemediğimi söyleyip dil döksem de annemi ikna etmeyi başaramadım. İlk zil çalmadan önce dolabımın yanında dikilirken Lilly geldi.
"Dün Dave seni sordu." Dave dükkanın sahibiydi.
"İyi hissetmediğimi söylemeni istemiştim."
"Sen Jason'dan sonra gittiğinde söyledim zaten, ertesi gün de gelmeyince daha dün iyi olduğunu neden bir türlü gelemediğini falan sordu." Dolabımın kapağını kapatıp yukarı baktım ve bir iç çektim. Kendi içimde boğuluyor gibiydim.
"Bak, gerçekten gelecek durumda değildim." Hüzünle başımı salladım. Bana acıması sinirime bozuyordu. Ama ben de kendime acıyordum. Hem de fazlasıyla.
"Her neyse, ben sana başka bşr şey daha söyleyeceğim. Dave dün dükkanı erken kapattı." İşte bu ilgimi çekmişti.
"Neden?"
"Havaalanından bir yakınını alması gerektiğini mırıldandı."
"Ee? Yani?"
"Anlamıyor musun?" Sanki birisi bizi duyacakmış gibi bakınıp bana eğildi. "Sanırım oğlu buraya geldi."
"Ama bu.." İmkansız gibi bir şeydi. Dave'in bir oğlu olduğunu birileriyle yaptığı gürültülü telefon konuşmalarından anlamıştık ve bir gün Dave'e sormuştuk. O da bir oğlu olduğunu onaylamıştı, am bundan pek bahsetmekten hoşlanmadığını da belirtmişti. Yani çocuk kimse pek sevimli ve uslu bir tip olmadığı kesindi.
"Biliyorum çok zor, ama Dave'in yıllardıe başka yakını gelmiyor." Gerçekten oğlu geliyor olabilir miydi? Peki ya gelmesi işi nasıl etkilerdi? Dave daha da aksi olabilirdi, çünkü anladığım kadarıyla oğlu konusunda fazla hevesli bir adam değildi.
İleride Jason ve Daisy'i gördüm. Gülüşerek konuşuyorlardı. Ordan ayrılmam gerektiğini hissettim.
"Ben derse gidiyorum." dedim Lilly'e. "Sonra görüşürüz." Hızla sınıfa gittiğimde sırama oturur oturmaz 2-3 kişi başıma toplandı.
"Sarah'yla ayrıldığınızı duydum.."
"Çok üzgünüz Cole.."
"Siz okulun en iyi çifti gibi bir şeydiniz.."
"Okulun kral ve kraliçesi bile seçilebilirdiniz.." Bunları kaldıracak kafam gerçekten yoktu ama renk vermedim.
"Evet, evet son zamanlarda yürümüyordu işte..." Tekrar barışacağımızı umduklarını söyleyerek gittiler. Ne yazık ki biyoloji dersimiz Sarah'yla aynıydı ve ders boyunca bana korkunç bakışlar atıp durdu. Birinin gerçekten beni etkileyebileceğinden korktum. Aslında beni her gördüğünde öyleydi ara sıra da onu kızlar tuvaletinde başında kızlarla ağlarken buluyordum. Ama her şeye rağmen ona minnettar sayılırdım, gerçek ayrılma sebebimizi kimseye anlatmamıştı. Yani henüz.
Okuldan çıktıktan sonra Old Records'un önünden geçmeye karar verdim. Dave'e kimin geldiğini sorabilirdim. Hava hafif kararmaya başlamıştı. Tam Old Records'a gelmiştim ki dükkanın önünden Dave'in bağırışını duydum. Duvara yaslanıp izlemeye karar verdim. Dave zaten dükkanın hemen yanındaki eski bir apartmanda yaşıyordu.
"Hayır, pis işlerini burada yürütemeyeceksin!"
"Yapma baba, alt tarafı yürüyüşe çıkmıştım--"
"Ben senin neden BU SAATTE gece gezmesine çıktığını çok iyi biliyorum, ama burada olmaz evlat. Babanın yanından da atılmana izin vermeyeceğim." Demek gerçekten oğluydu. Ve bulunduğu yerden atılmıştı. Her ne için kızıyorsa, Dave delirmiş gibiydi.
"Her şeyi büyüttüklerini sen de biliyorsun, ben her şeyi toparlayıp tekrar okula--"
"Hayır! Hayır hiçbir şeyi toparlamayacaktın, şu ana kadar hiç yapmadın. Okula da dönmeyecektin, zaten seni zorla gönderiyordum." Karşısındakini görmeye çalıştım. Saçları gecenin rengine karışıyor gibiydi, tuhaf bir açıyla dikilmiş ve yana yatırılmıştı. Uzaktan anladığım kadarıyla kaslo da bir yapısı vardı ve uzun boyluydu.
"Bana inanmıyorsun inanamayacaksın da! Bu lanet yere gelmeyi ben de istemedim, senin de istemediğini sanıyordum, yani umuyordum." Dave ona yaklaştı ve sesini alçalttı.
"Ne yazık ki babanım evlat. Ve babalığımı yapmak zorundayım."
"Zorunda değilsin. Hemen şu anda defolup gidebilirim, hiç de bir şeye bulaşmam söz bak."
"Seni tanımadığımı sanma August." Onun ağzındaki sigarayı alıp yere fırlattı. "Seni başımdan falan savmış değilim, her adımını takip ettim ve henüz bırakmaya niyetli değilim. Yarından itibaren çalışmasan bile dükkanda, gözümün önünde olacaksın."
"Bu saçma--"
"Sözümü kesme. Ayrıca en kısa zamanda okula başlayacaksın. Ve California'da her ne halt yediysen.. Burada. Yemeyeceksin."
"Ama ben--"
"ANLAŞILDI MI?" August gürültülü bir şekilde pofladı.
"Her ne haltsa."
"Güzel. Şimdi eve gidiyoruz. Ve bir daha sigara da yok." August sinirli bir şekilde babasının arkasından yürürken çöp kovasına tekme attı. Derin bir iç çekerek kendi kendime fısıldadım. "Vay canına.." Eve giden yola geri döndüm ve hızla eve gittim. İçeri girdiğimde annem merak etmiş gibiydi.
"Nerelerdeydin Cole? Hava karardı, seni çok merak ettim."
"Sadece yolu uzatmak istedim. Biraz bunaltıcı bir gündü." Annem acıyarak iç çekti ve yanıma gelip omzumu sıvazladı.
"Sarah mı?" Başımı sallamakla yetindim. Tam neden o olmasa da sorular beni bunaltmıştı sonuçta.
"Tamam. Şimdi ben sana harika bir sofra hazırlarım neşen yerine gelir." Annem mutfağa gidiyordu ki endişeli halimi görünce yine döndü.
"Sarah dışında bir problem yok ya? Yoksa bir sorun mu çıktı? Dave gelmediğin için kızmış mı?"
"Yo, yo ben Dave'e açıklama yapacağım zaten, onun dışında her şey yolunda." Ama bunun böyle kalacağından şüpheliydim. İçimde August'un bir şeyleri değiştireceğine dair bir his vardı.

After Decisions (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin