6. Bölüm.

6.4K 293 49
                                    

Bana saydığı sayısız Cole isteklerinden dolayı, bu bölümü çok sevgili (!) Leyal arkadaşıma ithaf ediyorum.

"Ne demek gelemiyorum ?!"

"Cole, elimden geleni yaptım ama babam evde oturup ders çalışmaktan başka bir şey yapmamı istemiyor!" Oflayarak ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Zaten en keyifli günlerimden birinde sayılmazdım ve bu geziye de parasını önceden ödediğim için gidiyordum. Artık kalkmak üzere olan otobüste olduğum için de pek şansım yoktu. Deminki yüksek sesli konuşmamdan dolayı herkes bana baktığı için fısıldayarak konuşmaya başladım.

"Bu kadar insanın arasında beni yalnız bırakamazsın hem de bütün gün. Hem de saçma sapan bi "Doğayı tanıyarak eğlenme" pikniği için."

"Bir kez daha sana yalnız kalarak büyümeyi öğrenmen gerektiğini hatırlatmayacağım. Yoksa.. August da mı geliyor?" Gözlerimi devirdim.

"Hayır, tanrıya şükürler olsun ki gelmiyor." Bunu söylediğim anda yalan olduğunu fark ederek kendime şaşırdım.

"Öyleyse idare etmek zorundasın. Elimden geleni yaptım, üzgünüm Cole." Yine oflayarak telefonu kapattım. Parayı bugün de ödeyebildiğimiz için umudum vardı ama tabii ki Lilly'nin babası inatçılığından yine şaşmamıştı. Kafamı hızlıca arkaya yasladım. Bütün gün %95'ini sevmediğim insanlarla geçirmem gerekiyordu. Otobüse şöyle bir göz atarken arkaya döndüğümde resmen burun buruna oturan Daisy ve Jason'la karşılaştım. Bu benim içimdeki bir şeyleri sıkarken hemen çaprazımda bütün çabalrıyla beni görmezden gelmeye çalışan ve arkadaşıyla konuşan Sarah vardı.Kafamı bu sefer daha sertçe geriye attım ve gideceğimiz "doğal park" da kendimi boğmam için göl gibi bir yer olmasını umdum. Kendimi öldürmek için hangi yollara başvuracağımla ilgili fikirlerden beni telefonumun mesaj sesi ayırdı. Mesajın August'dan olduğunu fark ederek gözlerimi büyüttüm.

"Bunalımlı çocuğumuz nasıl ;)"

Gözlerimi kırpıştırarak ekrana baktım. Şaka mıydı bu?

"Ha ha. Çok komik. Asıl bu okul gezisi saçmalığından sonra bunalımlı çocuk olacağım ama senin haberin bile yoktur değil mi?"

Cevap beklediğimden çabuk geldi.

"Haberim var ama piknikler bana göre değil. Hem senin şu 'sevimli kız arkadaşın' yok mu, onunla eğlenirsiniz."

Kinaye sezsem de bunun hakkında bir şey söylemedim.

"Hayır izinli değil. Kısacası şu an sevmediğim bir grup -okul dolusu- insanla muhteşem bir gün geçirmek üzereyim :)"

Bu mesajdan sonra uzun bir süre cevap gelmedi. Kısa süreli telefon arkadaşlığım da sona ermişti. Birden yan tarafımda bir ağırlık hissettim. Kafamı çevirip Jason'ın kahverengi gözleriyle karşılaştığımda az da olsa geriye sıçramaktan kendimi alamadım.

"Yalnızsın?" Bu kadar şeyin üstüne Jason acıdığı için yanıma gelmişti. Hayat daha iyi olamaz değil mi?

"Evet," dedim gülümsemeye çalışarak. "Lilly gelemiyormuş. Sen sanırım Daisy'lesin?"

"Evet, ama yalnız değilsin biliyorsun. Ben de varım." Dedi içten bir şekilde gülümseyerek. Ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama içimde tuhaf şeyler dönüyordu.

"T-teşekkür ederim." O sırada otobüse birinin bindiğini hissettim. İki saniye sonra Jason'ın başında dikilen August'u gördüğümde gözlerimin açılmasına engel olamadım. Sesim bile çıkmıyordu. Her zamanki surat ifadesini bozmadan en nazik sesiyle konuştu.

"Oturabilir miyim?" Jason bir ona bir bana kısa bir bakış atarak şaşkın bir ifadeyle kafasını salladı ve kalktı. Anlaşılan August'un herkes üzerinde etkisi vardı. August rahat bir tavırla yanıma çoktüğünde etrafta boş yer olup olmadığına baktım. En arka köşede bir yer boştu ve o benim yanıma oturmuştu. Üstelik yanımda Jason varken, ki bunun için harika bir malzeme olurdu.

After Decisions (GAY)Where stories live. Discover now