Sahip #36

22.1K 941 73
                                    

Merhaba arkadaşlar.. yolculukta olsuğum için fazla yazacak zamanım olmuyor. Çoğu boş vaktimi de uyuyarak geçiriyorum :(

geçmiş bölümlerde hep Silver ve Crystalden bahsetmiştik. Artık birazda Stellden bahsetmenin zamanı geldi diye düşünüyorum.

İyi okumalar :)

--------Stell--------

Crystalin uyuduğundan emin olduktan sonra bende onun odasının karşısındaki odama geçtim. Yardımcısı olarak onu akşamlaro odada yanlız bırakamazdım ama ben başında nöbet tutarken ayakta ve uykusuz orada öylece kalınca huzursuz ve rahatsız olduğunu benim sağlığım için endişelendiğini belirtmişti hemde defalarca.

Saraya yeni gelen İngiliz kadın adı neydi tam hatırlamasam da bir kraliçenin daha fazla yardımcıya ihtiyacı olduğunu ikisi odanın içinde ikisi dışarda olmak üzere bir de nöbet değişimi için toplamda en az 8 yardımcıya ihtiyacı olduğunu söylemişti. Ama Crystal kadını elinin ayağının tuttuğunu bir şey isterde gidip alabileceğini, benim ona yettiğini hatta Silver'ın bile ihtiyaç olmadığından izin verildiğini söyledi.

Bu kadını biraz susturdu. Ve evet hadma hatun jasmine ben ve Crystal dışında kimseye bir şey söylememiştik.

Bir şey olursa yanına geleceğimi yada benim yanıma geleceğine dair söz verdirmiştim.

Sözünü tutacağını biliyordum.  Bazı akşamlar beraber yatardık. Bir birimize sarılarak yada şehzade bahçesinde yürüyüşe çıkardık. Çok büyük alan olmasa sa Crystale iyi geliyordu. Belki de yakınında farada ait bir şeyler olması onu rahatlatıyordu.

Odama gidince aynanın üzerine tutturduğum Rajumun çizdiği resmime baktım. Kahve saçlarım ve yeşil gözlerimin parlamasını bile o kadar narin o kadar güzel çizmişti ki..
Ona tekrar bir mektup yazdım. Crystal ve Silver a göre daha çok mektuplaşıyorduk. Burada olan bitenden haberdar olmasını istiyordum. O da bana savaşta olanları anlatıyordu. Orada olanları, yanlarındaki insanları.. ne kadar özlediğini..  kaç çocuk istediğini ve çoğunun bize benzeyen kızlar olmasını istiyordu.. ah konudan sapma Stell.

Jasmine bana casuslukla ilgili bir sürü şey öğretmişti bunca süre boyunca.
Dinlemeyi, yalan söylemeyi, yüz ifadelerini gizlemeyi, gizli geçitleri, sadık insanları ve gardiyanları..

Mektubuna Tylarianın geleceği duyurulduğunu ve Crystalin tepkisini ve  yaptığım şeylerle ilgili kocasımı eşimi birtanecik Rajumu  bilgilendirecek mektubu mühürledikten sonra güvendiğim postacıya ki aslında askerdi ama asıl işinin haber iletmek olduğunu Jasmine ilk zamanlarda söylemişti ve beni kendi güvendiği insanlarla tanıştırmıştı. Kısa sürede onlarla sıkı bağlar kurmaya çalışmıştım ve sanırım onlar tarafından sevilen biri olmuştum. Ama Emin değildim tabi bundan..

Odamdan çıkıp kraliyet odalarının bulunduğu koridora geldim. Valide sultan ve Padişah öldüğünden  ve Kral Farad da harpda olduğundan bu koridordaki bütün odalar boştu. Ama koridor sürekli temizleniyordu. Odalar için aynısını söyleyemeyeceğim tabi.

Padişahın odasının anahtarını elbisemin göğüs kısmından gizlice kimsenin görmediğine emin olduktan sonra  çıkardım ve içeri girdim. Ne kadar Crystalin yardımcısı olsam da padişahın anahtarının bende olmaması gerekir. Crystal pek umursamıyor.gene de anahtarın bende olduğu için kimde olduğunu ursamadığını biliyorum.

Padişahın odası iç karartıcıydı. Duvarında dondurulmuş geyik ve ayı kafaları vardı. Ve silahlar.. yerdeki halı simsiyahtı ve şömine de uzun zamandır yanmadığı için örümceklere yuva olmuştu.

Yatağın yanındaki tozlu perdeyi çekip arkasına geçtim. Ellerimi duvarda gezdirip  doğru taşı bulunca duvarı geriye doğru ittim. küçük bir geçit açıldı. Geçidin yosun tutmamış ama nem kokan havasına adım attım.Bu yol güvenli olduğu için bu yolu kullanıyordum.

Eğer normal yoldan gitsem hala sarayda olan halkdan biri beni görebilir ve neden kraliçelerinin başımda nöbette olmadığından tut başka bir adamla  ihanete kadar düşünebilirlerdi. Ki böyle bir şeyin rajuya gitmesini hiç istemezdim. Kesinlikle. Hayır. Net.

Merdivenden inip önce sağa  ve iki kere sola dönüp tekrar sağa dönünce kalenin iç kapısının yakınındaki silah deposuna çıktım. Bu yollara alışmaya çoktan başlamıştım bile. Neredeyse içgüdüsel gidiyordum. Tabi Jasminin eşsiz sabrı olmazda olmazdı.   Ramdan'ın orada olduğunu biliyordum. Gizlice ve sessizce Ramdana doğru yaklaştım. Onu korkutmak hoşuma gidiyordu. Çünkü cüssesi çocuk gibiydi ama bir ailesi ve çocukları olduğunu biliyordum.

"İyi akşamlar muhaffız" dedim sisli çıkarmaya çalıştığım sesimle. Muhaffız Rahdam artık benim sessizce yaklaşmalarıma alışmış olacakki kısık sesli bir kıkırtı duydum.

"İyi akşamlar, size bu gün nasıl hizmet edebilirim?"  Dedi normal tuttuğu sesiyle arkasına bakmadan. Bu gizli bir konuşmaydı. Şu an konuştuğu kadına da iyilik borçluydu. Ailesi hala hayatta ve güvendeyse bunu Kraliçeye ve tabi bunun Kraliçeye gitmesini sağlayan da Stell'di. Kraliçe genelde revir bölümüyle ilgilense de halkıyla yakın olayı seviyor diye düşündü Rahdam.

"Bu mektubu Kralımızın yardımcısı Rajuya iletmeni istiyorum" dedim ve elimdeki mühürlü zarfı muhafıza verdim. Muhaffız özenle zırhının içine koydu.

"Yerime geçecek birini ayarladıktan sonra hemen yola çıkıyorum, efendim." Dedi ve reverans yaptı. Hiç alışık olmadığım için bu çok utanç ve onur vericiydi ama gerek yoktu ki. Hepimiz aynı sınıftandık.

"Teşekkürler" dedim muhafızın giderek kısalan gölgesinin ardından.

Sonra geldiğim yoldan hiç kimseye görünmeden padişahın odasına çıktım. Gene toz kaldırmıştım sanırım. İçerisi çok kötü toz kokuyordu. Kendi odama geçmeden evel son bir kez Crystalin odasında baktım. Crystal gene üzerini açmıştı. Üzerini hafif örttükten ve alnına küçük bir buse kondurduktan  sonra kendi odama geçtim.

Kendimi yatağa attığımda düşünmek istediğim tek kişi Raju ve tek şeyse geleceğimizdi. Geldiğinde ona vereceğim haberi düşünerek gözlerimi kapattım. Umarım rüyamda onu görürdüm.

---------Crystal----------

Tuhaf bir rüyayla uyandım. Tuhaftan çok çılgıncaydı belki de.. Ama denemeli miydim?

Hızla yatağımdan kalktım ve Stell'in yanına koştum. 

Kapsını hızla açıp kapayınca panikle uyandı ve yatağının sağına düştü. Kalkmasına yardım ettim. 

"Crystal her şey yolunda mı?" diye sordu.

"Olabilir.. Aslında.. Bir planım var..." 

Stelle planımı anlatınca gözleri büyümüş bir şekilde bana baktı. 

"Bu sefer kesin kellemizi kaybedeceğiz Crystal. Senin dediğini kulakların duyuyor mu?" diyerek şaşkınlıkla elini ağzına kapadı. 

"Ah hadi ama.. İlk saçma planım bu değil nasıl olsa.."

"Başka bir şeyler var değil mi?"

"Herkes bana Tylariadan bahsediyor. O kızın.. Evime girmesini istemiyorum." dedim sinirle. 

"Silver yanımızda değil. Büyük ihtimalle başaramayız." dedi Stell. Şaşkınlıkla ağzımı açtım. Yılların iyimseri Stell şu an karamsardı. Ve gerçekten Bize güvenmiyordu. 

"Denemeliyiz. Kaybedecek neyimiz var ki?" diye sordum gülerek. İşi ciddiyetten uzak tut diye tembihliyordum bir yandan kendimi.

"Belli ki kendini kandırmışsın bile. Ne zaman yola çıkıyoruz?" 

"Yarın akşam üstü. "

"Biraz erken değil mi?" 

"Akşama anca orada oluruz. Sen atları hazırlat ama kimseye bir şey belli etme. Tahtı sahipsiz sanmamalılar. En iyisi Jasmine'le konuşmak." 

SahipHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin