Sahip #7

89.4K 3.5K 962
                                    

----Crystal----

Rüya değil miydi yoksa?

Bunu ona sormalı mıydım? Ne diyecektim peki? Dün akşam benim odama mı geldin? Yada dün akşam neredeydin? Diye mi soracaktım? Bu tarz sorular sormak benim ne haddime !

Odamda bu düşüncelerle döndüm durdum ama içim sıkılıyordu. En iyisi dışarı çıkmaktı. Rüya olup olmadığını bile sormaya emin olamıyordum ki..

Hem belki duvar adamımla da karşılaşırdık. Onu dün hiç görmemiştim. Ve onun için endişeleniyordum. Şehzade öğrenmiş olamazdı değil mi? Başına bir şey gelmemiştir, değil mi?

Şehzade bahçesinin önünden geçerken sırtı dönük onu gördüm. Hiç düşünmeden koşarak    sırtına atladım. Hemen refleks olarak  beni sırtından çekti önünde kaydırıp, bacaklarının arasından yere yatırdı, dizini yere yasladı ve hançerini boğazıma dayadı. Başta kim olduğumu anlamamış gibiydi ama sonra kendine geldi. Açıkçası korkmamıştım. Tamam, yalan.. ama bu o'ydu...

"Sen ölmek mi istiyorsun? Bu hançeri sana saplayabilirdim! Hemde hiç düşünmeden !" dedi sinirle. Elimi yanağına götürdüm. Madem son günlerimdi. Olabilirdi. Kendime izin verebilirdim.

"Beni kurtardığınız gün ölecektim ben. Bana bir şans daha verdiniz ve almak isterseniz sizi durdurmayacağım." dedim elimi yanağından çektim ve boğazımda duran hançeri tutan elini aldım ve hançeri kalbime yasladım. Vay be. Bizim kızlara söylesem böyle bir şey yaptığıma hayatta inanmazlardı.

Stell'e gelince nasıl olsa ölecektik ve unutulacaktı. Bu düşünceler içten içe öldürüyordu beni. Kardeşime ihanet etmek gibi geliyordu. Baştan sona kalbime ihanet ediyordum..

Hançeri bacağındaki kabzasına geri koydu. Beni yerden kaldırdı ve bana sarıldı.

"Bu sesi duyuyor musun?" dedi sakin bir sesle. Sıkmadan ama bırakmaya isteksiz.  Duyduğum tek ses kalbinin atış sesiydi.

Bir an için bütün gün bu sesi dinlemek istedim.. Sabahdan akşama kadar.. Ozanların söylediği aşk şarkıları gibi bana adanmış ve benim için çarpan..

"Bu kalp atmayı bırakmadıkça kimsenin sana dokunmasına, üzmesine, zarar vermesine izin vermeyeceğim." dedi. İçim öyle bir ısındı ki güneş ay hatta hiçbir tabiat olayı ısıtamazdı bu denli.

"öhhö..Sultan sizi çağırıyor Şeh.." dedi sessizce yanımıza yaklaşan bir muhafiz. Hemen sarılmayı bıraktık. Utançtan arkamı bile dönemedim. Duvar adamımın arkasına saklandım.

"Tamam, gideceğim sen git" diye lafını kesti duvar adamım sıkkın bir sesle ve muhafız olduğunu düşündüğüm adam gitti.

Sultan niye çağırıyordu ki onu? Şehzade bahçesinde bulunmanın başımıza bela açacağını biliyordum!

"Burada bulunmamalıydık. Başımız belaya girdi işte!" dedim.

"Sakin ol! Bir şey olmayacak. Ben halledeceğim" dedi soğukkanlılıkla.

"Ya sana bir şey olursa.." dedim gözlerinin içine bakarak. Devam edememiştim. Ona bir şey olma düşüncesini bile istemiyordum. Bakışları birden değişti.

"Bilemiyorum. Şehzade kurallarında çok katıdır. Öyle bir yasak çiğnedik ki..." devam etmesine izin vermeden ona sarıldım.

"Gitme " dedim. Ölebilme düşüncesi bile içimi parçalıyordu. Onun yerine ölebilirdim bir damla pişmanlık çekmeden.

"Gitmemem için bana bir sebep söyle." dedi üzgün çıkan sesiyle.

"Kardeşim de senden hoşlanıyorken sana bir şey diyemem. kalbime ihanet ediyorken aynı zamanda Kardeşime de ihanet edemem!" dedim ağlayarak. Bu konuda ne kadar hassas olduğumu bilse belki biraz olsun anlardı beni.

"Kardeşinle hiç tanışmadım ve şehzademizin birden fazla yardımcısı var. Bir yardımcının ölümüyle bir şey kaybetmez" dedi rahat rahat.Arkasına sarılmış olan ellerimden kurtulmak için hafifçe itti.  İnanamayarak ona baktım. Gerçekten tanışmamış mıydı? Bir an rahatlasam da cümlesinin devamı ile bütün sevincim uçtu.  Ölecek miydi gerçekten? Sırf bahçede bulunduğumuz için? Yoksa biri bizi mi öğrenmişti?

"Seni seviyorum. Gitme. Lütfen." dedim. Daha fazla tutmak istemiyordum. Gitmesin. Yanımda kalsın hep. Gözlerinde bir an bir parıltı belirdi.

"Kaç benimle." dedi kimsenin duyamayacağı bir ses tonuyla. Ciddiyetini anlamak için gözlerinin içine baktım. Ciddiydi.

"Yapamam. Arkadaşlarımı arkamda bırakıp öylece seninle kaçamam" dedim. Arkadaşlarıma asla böyle ihanet edemezdim. Onları yarı yolda bırakamazdım.

"Gitmeliyim." dedi. Tam arkasını dönüp gidecekti ki ona tekrar sıkıca sarıldım.

"Seni kaybetmek istemiyorum." dedim çatallaşan sesimle. Ağlayacaktım... 'Hayır.. hayır.. Ağlamayacağım' diye inatlaştım kendimle ve zorda olsa gözyaşlarımı tuttum.

"Döneceğim..." dedi saçlarımdaki o asi burgulardan biriyle oynayarak"... ve belki döndüğümde seni sevmeme izin verirsin.."Dedi ve kollarını benden ayırarak benden uzaklaştı. Kollarından ayrılmak dengemi bozmuştu. Dönecekti belki ama ya ben.. Bu gün en korktuğum şeyi yapmıştım. Arkamda birini bırakmak.. Arkamda birini bırakacaktım.  Gözlerimi sildim ve harem dairesine doğru yürümeye başladım.Öldüğümde arkamdan ağlayacak birini bırakacaktım..

----

SahipWhere stories live. Discover now