Sahip #23

51.3K 2.2K 150
                                    

----------Silver-----------

İlk onun saldırmasına izin verdim. 

"Ah yapmayın ama ısınmamış olduğunuzu düşünüyorum." dedim ilk saldırısını atlattıktan sonra. Tekrar saldırdı. Savuşturdum.

"Öğretmeniniz kimdi? Beceriksizmiş. Baksanıza savunmasız bir kızı bile yaralayamadınız." Duruşunu düzeltti ve tekrar saldırdı. 

"Isınmaya başlamışsın ama ayağın yamuk duruyor" dedim saldırısını eğilerek atlattım ve elimle bacağını düzeltim. Aramızda güvenli bir mesafe bırakarak geri çekildim. İlk önce şaşırdı ve bacağına baktı. Sonra kendini toparladı, duruşunu düzeltti ve bir saldırıya daha hazırlandı. Ama çok açık veriyordu hançerle. Kılıç kullansaydı beni muhtemelen yaralardı. Hatta belki delik deşik bile edebilirdi ama benim oyunumda değil.

"Seni sevmeyecek. Canlarının yanmasına kıyamadığı kardeşlerinden böyle ayrılmasına sebep olandan nefret edecek.Artık kaç yüzün varsa.. " dedim artık bu oyunun sonu gelmeliydi. Sinirle burnundan soludu ve Ardarda saldırmaya başladı. Bileğinden tuttum ve hafifçe çevirerek elindeki hançeri alıp arkasına geçip hançeri boynuna dayadım. 

"Kimsin sen?" diye sordu sinirle.

"Soruları olan bir kız. Sorularımı cevaplayacaksınız değil mi Şehzadem." dedim dalgayla. Şu an boğaza hançer dayayan emirleri verirdi. 

"Kendini ölüme atacak kadar merak ettiğin şey neymiş?" dediğinde hançeri boynundan çektim. Arkamızdaki masaya doğru attım hançeri. 

"Crystale karşı ne hissediyorsunuz?" diye sordum. Bu sorunun cevabını öğrenmeden ölmeye niyetim yoktu. 

"Bu çok özel bir soru. Eğer sende benim sorularıma dürüstlükle cevap vermeyi kabul edersen cevaplayacağım." dedi. Kabul anlamında kafamı salladım. Düelloyu ben kazanmıştım ama bu onun şehzade olduğu gerçeğini değiştirmezdi. Sorularıma cevap verdiği sürece de benim cevaplayacağım sorular önemli değildi. 

"Onu seviyorum."dediğinde gözleri parlayınca  gözlerimi kapadım. Duymak istediğim tek şey buydu. Belki o mutlu olabilirdi. 

"Kimsin sen? Silah kullanmayı başından beri biliyor muydun?" diye sordu. Bu soruyu sormaya hakkı vardı. Onu düelloda resmen ezmiştim. bu düşünceyle yüzümü bir sırıtış kapladı ve kafamı görmemesi için önüme eğdim. 

"Benim ailem varlıklı bir aileydi ve bana kılıç ve hançer gibi silahları öğretecek çok iyi bir öğretmenim oldu. Bütün ailemi ve evimi yangında kaybettim ve o zamandan beri köleyim. Şehirden şehire gezdim. Amacım sizi yaralamak değildi. Sadece ölümü kabullenmiş biri ile düello etmek Baştan kaybedilmiş bir düellodur. Daha dikkatli davranmalısınız." dedim bir de ukala ukala. 

"Bu olayları açıklayabilir." dediğinde sıradaki soruma geçtim.

"Stell'e bir cenaze töreni yapıldı mı?" diye sordum. Hala inanasım gelmiyordu onu kaybettiğimize. 

"Hayır." dedi. Bu bana da yapılmayacağı anlamına gelirdi. Bunu kabullenip geldin diye düşünmeye zorladım kendimi. 

"Sana şu an Crystal'in başka biri tarafından öldürüleceğini söylesem ne yaparsın?" diye sordu. Kim! Ne cürretle! 

"Bu sarayda mı?” evet anlamında kafasını salladı. “Eğer ciddiyseniz yapacaklarımdan korkun." dedim sert bir şekilde. Eğer hadma hatunsa hiç acımazdım. O kadından bir hareket bekliyordum zaten. Birden aklıma dank etti.

"Çay!" Bende içmiştim, birşey olsa bana da olurdu ama bardaklar dolu gelmişti masaya. Masaya attığım hançeri almak için döndüm. Masadan hançeri aldım ve gitmemi izin vermezse şehzadeyi tehdit etmek zorunda kalacağımı düşünürken sert bir yüzeye çarpıp geri düştüm. 

SahipOù les histoires vivent. Découvrez maintenant