2- ın the shadows cast on devotion

6.9K 504 741
                                    

iyi okumalar

***

Beyninde yankılanan sözler gözlerinin dolmasına neden oluyordu. Sam'e baktığında hâlâ kendisinden bir cevap beklediğini farketti.

Kağıtta yazan şeyler çok ağırdı.

"Ne-Neden Sam?" Daha fazla tutamadığı göz yaşlarını eliyle sildi.
"Neden bunu bana yapıyorsun?"

Sam çatalı elinden bıraktı. Masanın üstüne dirseklerini koyup ellerini birleştirerek "Sana kıyak yapıyorum. Daha ne istiyorsun?" dedi ve gülümseyerek devam etti, "Hem yaptıklarımın karşılığını ödersin hem de istediğin yelkenliyi alabilirsin tatlım." 

30'lu yaşlarda olan adam dirseklerini indirirken ona iğrenirmişcesine bakıp gözünden akan yaşları umursamadan konuşmaya çalıştı.

"Ben ne hayallerimi ne de borcumu kendimi satarak ödemeyeceğim!" Yükselen sesine karşılık kulakları uğuladı.

Sam sinirlenerek ne zaman kaldırdığını bilmediği elini tuttu. "Beni dinle piç. 10 yaşından itbaren sana ben baktım bunun elbet bir karşılığı olacaktı!"

Louis'nin baskı yaparak ağrıttığı kolunu bıraktı.

"Seni polise şikayet ederim." Louis keskin ses tonuyla konuşmak istese de yapacak cesareti yoktu. Sam'in iğrenç kahkasını izlerken gülen kaslar anında değiştirilmişti.

"Bunun beni durdurucağını mı zannediyorsun? Emin misin? " Sam ciddiyetle sordu ve ağzına peynirden bir parça attı."Şimdi kıçını kaldırıp eşyalarını topla. Artık burada kalmayacaksın." Çayından bir yudum aldı ve Louis tam ağzını konuşmak için açacakken "Soru sorma. Ne diyorsan onu yap!" Kaşlarını çatarak, konuştu ve umursamazca kahvaltısını yapmaya devam etti.

Louis titreyen bedenini zar zor dengede tutup kalktı ve kapıya doğru ilerdi.

"Ah, bu arada." Ne yazık ki yine o iğrenç sesini duydu."Kaçmaya çalışma. Bu senin için hiç iyi olmaz." Hızlıca ona bakmadan odasına girdi ve kapıyı çarparak kapatıp olduğu yere çöktü. Daha fazla tutmaya dayanamadığı göz yaşlarını akıttı sessizce.

Bütün kötü şeylerin onun başına gelmesi ve terk edilmesi. David amcasının ölümü, şimdi de yaşadığı bu iğrenç durum...

Penceresinden atlayıp kaçma ihtimalini düşünürken vazgeçti. Bir keresine Sam ona sertçe vurduğunda kaçmıştı. Sam onu eli koymuş gibi bulduktan sonra pencereleri olmayan bir odada saatlerce klostrofobisi olduğunu bile bile onu tutsak etmişti. O yüzden bu düşünceyi iptal edip düşünmeye devam etti.

Belki bu iğrendiği durumla onun parasını öderdi ve Sam onu rahat bırakırdı. Yine de yaşadığı şoku atlatamadan olduğu yerden kalkıp dolabına ilerledi. Sırt çantasını alıp içine giysilerini ve iç çamaşırlarını koymaya başladı. Dolabının üstünden ahşap kutusunu dikkatlice çantasına sığdırmaya çalıştı.

Karton torbasına komidinde duran iki küçük yelkenli gemisini yerleştirip çantasının yanına koydu. Ağlamaktan kızaran gözlerini yıkamak için banyoya girdi. Yüzünü soğuk suyla yıkadı ve kurularken, odasının beyaz kapısının arkasından Sam'in sesini işitti.

"Daha hazır değil misin? Sabaha kadar beklemeyemem hızlan." Louis cevap vermezken Sam konuşmaya devam etti. "Louis yoksa yine pencereden mi kaçtın? ama ordan o koca kıçının geçeceğini zannetmiyorum." Sam alayla konuştu. "Hem..kıçına bir zarar gelsin istemeyiz değil mi? O sana lazım olacak." 

Louis onun iğrenç kahkasını dinlememek için kulaklarını kapatmakta gecikmedi.

Aşağlık piç.

Eşyalarını eline alıp odasına son kez baktı. İyi anıları geçmese de yine de odasını seviyordu. Kapısını açtıgında Sam'in onu görünce daha da büyüyen gülümsemesinin ortasına yumruk atmak istedi.

"Neden bana bunu yapıyorsun? Paranı çalışarak ödeyebilirim." Sakince konuştu ve kafasını aşağı eğdi. Sam'in elini çenesinde hissedince dokunuşundan sertçe uzaklaştı.

"Ah, benim hırçın bebeğim..Zaten borcunu çalışarak ödeyeceksin bunu kendine dert etme." diyip üzülüyormuş gibi dudak büzdü.

Evin kapısına doğru ilerlerken yere kilitlenen ayaklarıyla onu takip etti. Zorla. Sokağa çıkıp evin önündeki gümüş renginde olan arabaya bindiklerinde Louis cehenneme doğru yola çıktığını biliyordu.

Arabanın camından dışarı izliyerek düşünüyordu; acaba kapıyı açıp atlasa mıydı?

Sanırım Sam arabayı üstüne sürerdi. O yüzden bu düşünceyi kafasından attı. Son derece modern iki katlı evlerin olduğu bir sokağa girdiklerinde evleri izlemeye başladı. Nerdeyse her türden ev vardı. 

Arabanın yavaşladığını farkettiğinde önünde durdukları evde gözlerini gezdirdi. Siyah beyaz ve her yerinde cam olan bir evdi.

Evi incelemeye devam ederken Sam'in sesini duydu. "Kapını açmamı mı bekliyorsun? İnsene artık."

Arabadan inerek evin seramik yolunda giriş kapısına ilerledi. Louis titrek bir nefes alıp arabanın kapısını açtı. Sırtında ki çantayı orantılayıp yelekenlilerini göğsüne bastırarak Sam'in gerisinden adımlarını takip etti.

Kapıya geldiklerinde, Sam kapı ziline basıp beklemeye başladı. Kapı, bir süre sonra açıldığında mini şortlu siyah atlet giymiş olan kumral tenli genç çocuk uykulu suratıyla yüzlerine bakıp  umursamazca arkasını dönüp gitmişti.

"Bu Peter tanıştırayım. " Louis'ye girmesi için işaret verirken gülerek söyledi.

Evin içinde ilerlerken etrafa göz atıyordu. Sağ tarafta buradan bile büyük olduğu belli olan salon, sol tarafta ise yine büyük bir mutfak vardı. Evin ortasında yukarı çıkan ahşap bir merdiven vardı.

Merdivenlerden çıkmaya başladılar. Sol tarafılarında iki kapı vardı. Sağ tarafa yöneldiklerinde Louis'yi uzun bir hol karşıladı. Holün sağ ve sol tarafında ise bir sürü oda vardı. Holün sonunda ise tek bir oda vardı. Sonuna doğru ilerlerken sondan sağda ki odada durdular ve Sam kapıyı açıp içeri girdi. Louis peşinden bir kaç saniye sonra girebilmişti.

Odada iki tane çift kişilik yatak vardı. Biri kapının sol tarafında ki duvarda, biri ise karşı duvarda pencerenin altındaydı. O yatağın üstünde kıyafetler vardı. Yatak oldukça dağınıktı. Louis odada birinin yaşadığını düşündü. Yatakların her iki tarafında komidin vardı. Odanın sağ duvarında iki tane tekli dolap ortasında ise boy aynası vardı.

"Sen odana alışıp eşyalarını yerleştir. Akşam patron buraya gelecek, diğer çocuklarla birlikte her zaman yapılan görüşmelerden biri yapılacak, sen de bu arada banyo falan yap patron ayrıca seni görmeye gelecek. Güzel gözükmen gerek biliyorsun." dedi ve Louis'nin burnunu sıktı.

Mavi gözlü oğlan suratımı buruşturdu.  "Banyonun yerini bilmiyorum? Burayı hiçbir şekilde bilmiyorum?"

"Hem gezip hem de ögrenebilirsin, Louis. Şimdi ben gidiyorum." Sam kapıya yönelirken şaşkınlıkla gidişine baktı. "Keyfine bak."

"Beni bu bilmediğim yerde bırakıp gidecek misin Sam?" dediğinde orta yaşlı adam ona dönüp iki elini arkasında birleştirerek konuşmaya başladı.

"Tabii ki de bırakacağım." Gülümsedi. "Senin terk edilmeye alışık olman gerekiyor değil mi, Louis?" Louis'nin gözleri istemsizce dolmaya başlarken devam etti. "Alışacaksın merak etme." Sam omzunu patpatladı. "Şimdi uslu bir çocuk olup sözümü dinle."

Sam dışarı çıktığında olduğu yerde biraz dikilip boş olan yatağa oturdu. Bir süre zemini izledikten sonra yelkenli gemilerini karton kutudan çıkarıp komidinlerin üstüne koydu. Ayağa kalkıp               
tedirgin adımlarla dolabın önüne ilerledi. Sağ taraftaki dolabı açtığında dolu olduğunu farketmişti. Giysilerin çoğu siyahtı. Kıyafetleri incelemeye devam ederken arkasından kalın tonda bir ses işitti.

"Dolabımda neyin bu kadar ilgini çektiğini merak ettim doğrusu?"

Arkasını dönmesiyle yutkunması bir olmuştu.

dark sailHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin