45- but you think that you're on your way

2.5K 274 403
                                    


"Yoruldun mu?" Louis bir ağaca yaslandığında Harry sordu.

Yaklaşık yarım saattir yürüyorlardı ve Louis uzun zamandır bu kadar yol yürümemişti. Yorulmuştu. Nefesini düzenlediğinde yaslandığı ağaçtan sırtını ayırdı.

"Sadece ufak bir nefes egzersizi yaptım." Harry'nin elini tutarken gülümsedi.

"Yani yoruldun?" Harry tek kaşını kaldırarak sorduğunda kafasını onun omzuna yasladı. "İstersen seni kucağımda taşıyabilirim?"

"Hayı-0-Harry!" Harry Louis'yi kaldırmaya çalıştığında, gülerek kucağından indi.

"Sırtımda da taşıyabilirim!" Harry bu sefer omzuna almaya çalıştığında Louis artık kahkaha atmaya başlamıştı.

"Harry dur!" Ayakları yerle buluştuğunda, elini Harry'nin kalbine koyup karanlık ormanda ışık gibi parlayıp onun için yol gösteren yeşil gözlere baktı.

"Beni zaten burada taşıyorsun." dedi Harry'nin kalbinin ritmini ellerinde hissederken. "Sence buradan rahat bir yer var mı?"

"Wow!" dedi Harry şaşkınlıkla. " 1 dakika kalbimde demek istedin değil mi?"

Harry'nin şapşallığına göz devirip kafasıyla onay verdikten sonra parmak ucunda yükseldi ve Harry'nin dudaklarına yaklaştı. "Şimdi öp beni şapşal."

Harry ellerini Louis'nin belinde birleştirirken "Zevkle." dedi.

Dudakları buluştuğunda, geniş omuzları sıktı. Harry onu derin bir öpüşmenin içine soktuğunda gözlerini yummuş, anın etkisinden kaynanaklanan inlemesi Harry'nin ağzında kaybolmuştu. Nefes almak için birbirlerinden ayrıldıklarında, alınlarını birbirlerine yasladılar. Harry belini sıkıca tutarken sağ elini kahverengi saç tellerine götürdü.

"Her zaman kalbimde olacaksın, Louis." gözleri dolarken yeşil gözlere baktı. "Seni seviyorum."

"Seni seviyorum." Harry'nin dudaklarını tekrar öptü. "Seni seviyorum." bir kez daha. "Seni çok seviyorum." Bir çok kez daha.

Kalbinin hızlanmasına engel olamamamıştı.

Mutluydu.

Onu mutlu edebilen tek kişi yanındaydı. Mutluluğun, kalbinin hızlanmasının sebebi mutlu eden kişiye olan aşkındandı. Louis yeniden doğmuştu.

Ona aşık ona bağımlı.

Louis, Harry'e aşıktı.

Her ne olursa olsun, başlarına ne gelirse gelsin hep de öyle kalacaktı.

Harry'e aşık kalacaktı.

Harry'nin ona aşık olduğu gibi...

|Flashback|

Herkesin uyumasını beklediği gecede küçük çantasını alıp odasının kapısına ilerledi Johannah. Michael'ın adamları ortalıkta gözükmezken otelin koridorunda yürümeye başladı.
Üstüne Olivia'nın getirdiği düzgün kıyafetleri giyinmişti. Etrafı kolaçan ederek asönsöre bindi. Buraya kadar kimseye yakalanmamıştı.

Asansörün kapısı kapandığında, aynada kendine baktı. Yüzünde kalıp gibi oturmuş makyaj yoktu ve beyaz teni tüm masumluğuyla, saf halde aynaya yansıyordu. Sarı saçları omzunun üstüne dökümlü duruyordu. Ellerini belirginleşmeye başlayan karnına götürdü. Ruhu ve bedeni pislikten kurtulmazken, karnında taşıdığı bebeğiyle arınmaya başladığını hissediyordu.

"Sen bana iyi geleceksin, bebeğim. Bunu hissediyorum." Asansörün kata iniş sesiyle, kapşonunu kafasına geçirdi ve gözlüklerini mavi gözlerine yerleştirdi. Adımlarını sakince otelin çıkış kapısına doğru attığında, gözlüğün arkasından etrafa dikkatli bakışlar atıyordu. Görevli personel haricinde ortalıkta kimseler gözükmüyordu.

dark sailWhere stories live. Discover now