1. Bölüm

1.9K 122 44
                                    

İstanbul'un özel ve en güzel üniversitelerin birinde yüzde yüz burslu okuyan fakir fakat son derece çalışkan kız olmaktan sıkılmaya başladığımı kendime itiraf ettiğimde üçüncü sınıfın ikinci dönemindeydim.
Hayatım boyunca çok ders çalışmış,yaşıtlarımın çoğu partilerde eğlenirken part-time işlerde para kazanmaya çalışmış,ev okul ve iş arasında sıradan hayatını yaşayan bir kız olmuştum.Başka şansımın olduğu da söylenemezdi. Zira babam bizi terk ettiğin de henüz 3 yaşındaydım ve annemin erkek kardeşimle beni yetiştirmek için gece yarılarına kadar çalışmış olmasının karşılığını ancak bu şekilde verebilirdim.
Aslında hırslı ya da başarıya aç biri olduğum söylenemezdi fakat kaderim bana başka bir seçenek tanımamıştı. Dürüst olmam gerekirse , doğru düzgün bir arkadaşımda olmamıştı. Çünkü insanlarla paylaşabileceğim hiç bir şeyim yoktu ! Ta ki bu zengin züppeleriyle dolu okulda Sedef'le tanışana kadar.
Sedef ve ben tam anlamıyla zıt karakterlerdik. Ama bu birbirimize olan bağlılığımızı ve dostluğumuzun gücünü hiç etkilemedi. Sedef simsiyah saçları ve zümrüt yeşili gözleri olan,uzun boylu,büyük göğüslü,süper cilveli bir afetti . Bense , 1.65 boylarında, doğuştan kumral, özelliği olmayan kahverengi gözlerim,küçük göğüslerim ve burnumu kaplayan çillerim ile sıradandan daha sıradan bir kızdım. Sedef İstanbul'un ünlü cerrahlarından olan Kemal Canver'in tek torunu ve her istediği yapılan, saraydan farksız bir evde yaşayan,henüz iki hafta önce doğum gününde hediye edilen lüks spor arabası  olan bir kızdı. Aramızda dağlar kadar fark vardı. Her açıdan. Ama bunu ne ben, ne de o hiçbir zaman önemsememiştik.
Tüm bu anlattıklarıma karşın şımarık olması gereken bu kız benim en yakın arkadaşımdı ve hayatımda tanıdığım en iyi insandı.Sanırım beni bu sıkıcı hayatıma bağlayan ender sebeplerden biriydi. Her ne kadar çok ders çalışıyor olmamdan bıkmadan yakınsa da, bu zamanların dışında bana karşı oldukça anlayışlıydı.
Her zaman olduğu gibi dev okulumun önünde, dondurucu soğukta Sedef'i bekliyordum. Neredeyse 20 dakika olmuştu ve burnumun şuanda domatesten bir farkı olmadığına emindim. Ayrıca kışın durmadan akan bir burna sahiptim ve şuan yaşadıklarımdan dolayı Sedef'i öldürmek istiyordum. Çantamda olan eldivenlerimi çıkardım ve ellerime bir hoh yaptıktan sonra aceleyle giydim. Soğuktan donmama ramak kala karşıdan güzellik abidesi olan arkadaşımın kalçalarını sallayarak bana doğru geldiğini fark ettiğimde,elimde olmadan sırıtmaya başladım.Gözleri beni bulduğunda aynı sırıtma yüzünü kapladı ve  hızla bana doğru gelerek,kollarını boynuma dolayıp sevinç çığlıkları atmaya başladı.
- Devriiiimmmmm !!! Seni gerçekten çok özlemişimmm.
Pekala, kızgınlığımdan eser kalmamıştı. Gözlerimi devirip sarılarak karşılık verdim.
Bende seni Sedef ! Ama biraz daha kollarını boynumdan çekmezsen son nefesim ellerinden olacak"
Gülümseyerek her zaman ki ukala tavrıyla koluma girdi.
"Ahh o zaman çok şanslısın bebek. Son nefesini kollarımda vermek isteyen bu kadar kişi varken.."
Ona hafif bir dirsek attıktan sonra kıkırdayarak koluna yaslandım.
"Cidden Sedef ukalalıklarını özleyeceğimi hiç düşünmezdim.. "
Bilmiş bilmiş kaşlarını kaldırmakla yetindi.
"Eh o halde sana Can'la geçirdiğim romantik ve bir o kadar erotik tatilimizi anlatmaya başlayabilirim ! "
Gözlerimi devirdim. Birkez daha.

Can Sedef'in 3 aylık erkek arkadaşıydı. Arkadaşım tam bir çapkındı. Erkeklerden çabuk sıkılır, onlarla oynar ve işi bitince bir kenara bırakmaya bayılırdı. Aşka hayatında yer yoktu ve bu ikimizin nadir ortak özelliklerinden biriydi. Ben hiç aşık olmamıştım çünkü buna zamanım yoktu, aynı zamanda beni gerçektende etkileyen biriylede karşılaşmamıştım.  Genelde erkeklerin ilgisini çekmezdim ve ilgimi çeken herhangi bir erkekte olmamıştı. 20 yaşındaydım,  Hiç sevgilim olmamıştı ve olması gibi bir talebimde yoktu. Ben hayatımdan memnundum ya da öyle sanıyordum.
Sedef şehvetli anlarını ayrıntısıyla anlatmaya başladığında telaşla karşısına geçerek öğürme taklidi yaptım.
"Allah'ım ! Sana kaç kere daha özel yaşantından bahsetmemen gerektiğini söyleyeceğim ? Gerçekten ıslak ve yapış yapış seks anılarını dinlemek istemiyorum. Anlattıkların iğrenç !"
"Ah pardon bayan çok namuslu! İğrençmiş ! Zamanı geldiğinde seni de göreceğiz, Can öyle romantik ve düşünceli ki " diyerek iç geçirdi.
Bir kez daha gözlerimi devirdim. Saat sekiz buçuktu ve dersim başlamak üzereydi. Aceleyle Sedef'e öpücük verip sınıfa koşmaya başladım.
Sınıfa girdiğimde her zamanki gibi en arka kürsüye doğru yürüdüm. Kafamı kaldırıp baktığımda onu gördüm. Okulun en yakışıklı, en zengin ve benim için en aşağılık erkeği Kadir Beyzade karşımda duruyordu.
İçimden bir küfür savurarak yanına oturmak zorunda kaldım. Lanet sınıf insan kaynıyordu. Zengin piçleri nasıl olup ta kıçlarını kaldırıp gelmişlerdi ? Hem de okulun ilk gününde. Lanet, lanet ve lanet.
Kitabımı açıp onu görmezden gelmeye niyetlenmiştim. Sonuçta oda beni görmeyecekti. Üç senedir bir kez bile konuşmamıştık. Çünkü bay kendini çok beğenmiş herkesle konuşma nezaketinden oldukça yoksun iğrenç herifin tekiydi. Okulda ki bütün kızlar asalak gibi peşinde gezer ve  yatağına önce beni al sırasında birbirlerini yerlerdi. Aptal şeyler.
Ben tüm bu düşüncülerle farkında olmadan bacağımı sallamaya başlamıştım ki genelde stresli anlarımda bunu sık yapardım. Sinirlendiğimde ya da heyecanlandığımda yaptığım birşeydi.O sırada birden bacağımda bir ağırlık hissettim ve inanılmaz büyüklükte, bir erkeğe ait olamayacak kadar güzellikte bir eli bacağımda gördüm. İrkilerek çekilmiştim ki ılık nefesini yakınımda hissettim.
-"Şunu yapmayı kes artık! "
Şaşkınlıkla sesin geldiği yöne döndüm.  Bay kendini birşey sanan ukala gözlerinden ateşler saçarak bana bakıyordu.
"N,neyi ?" Diye sordum kekeleyerek.
Sıkıntıyla içini çekti.
"Bacağını sallamandan bahsediyorum Devrim" dedi sinirli bakışlarıyla. Devrim mi ? O benim adımı mı biliyordu ? İnanamayarak gözlerine baktım.
Sanırım bu benim hikayemin başlangıcıydı, çünkü hayatımda gördüğüm en güzel gözler yüzüm ve bakışlarım arasında geziniyordu. Bakışları, eğilip baktığınızda sizi ürperten bir kuyu gibi derin ve kesinlikle çok tehlikeliydi. Ama garip bir şekilde İnsanın kaybolmak isteyeceği kadar güzel, koyu kahverengi gözleri vardı. Hatta siyaha da çalıyor gibiydi. Ürperdim.Aklımdan neler geçiyordu böyle ? Terslenerek gözlerimi gözlerinden kaçırdım.
"Rahatsız olduysan gidebilirsin!" dedim ve hemen ardından yutkundum. Aslında pek bulaşmak isteyeceğim bir tip değildi. Ayrıca ortada öfkelenmemi gerektirecek pek bir şey de yoktu.  Ben sinirleneceğini beklerken o kahkahalarla gülmeye başladı. Daha önce böyle bir kahkahaya şahit olduğumu anımsamıyordum.  Bir kahkaha ancak bu kadar,nasıl desem, erkeksi olabilirdi. Aynı zamanda sert yüz hatlarına tezat bir çocuksuluk oluşturuyordu ve ondan gözlerimi alamıyorrdum. "Hiç sanmıyorum güzelim. Özellikle okulun yarısının babama ait olduğunu hesaba katarsak istediğim gibi davranma hakkına sahibim" dedi.
Ona bakıp gözlerimi devirdim. Pekala çok yakışıklı olabilirdi ama bu sinirlerimi bozmasına engel değildi. Kendini birşey sanan , şımarık zengin çocuğuydu işte.  Onunla daha fazla konuşmamaya karar vererek bir an önce dersin bitmesini istedim.

Nihayet ders sona erdiğinde hızlıca kitaplarımı toplayarak ayağa kalktım.  Geçerken göz ucuyla ona baktığımda pis bir şekilde sırıtarak bana baktığını fark ettim ve sinirden bir kez daha kudurarak sınıftan çıktım. Benimle aynı bölüm de,yani mimarlıkta okuduğunu biliyordum ama normal de benden bir sınıf üstteydi. Geçen dönemden dersi kalmış olmalıydı. Buda bir süre daha karşılaşacağımız anlamına geliyordu. Hay ben böyle işin !
Sedef'in beni kantinde bekleyeceğini bildiğim için soluğu orada aldım. Beni görünce el salladı gülümseyerek yanına doğru yöneldim. Şımarıklarla dolu olan okulumda zengin olmasına rağmen asla bununla övünmeyen belki de nadir insanlardan biriydi. Cebimde fazla para olmayışını önemsemezdi ve beni gerçekten kardeşi gibi seviyordu,bunu biliyordum. Sedef 10 yaşındayken annesi,babası ve ağabeyini bir trafik kazasında kaybetmişti.Bu nedenle onu dedesi ve babaannesi büyütmüştü. Her ne kadar göstermemeye çalışsa da içinde yaşadığı acıları hissedebiliyor ve zaman zaman ona üzülüyordum.Özellikle bize geldiği zamanlarda, annemin, kardeşim ve bana olan yaklaşımı onu zaman zaman hüzünlendiriyordu. Bunu fark ettiğimizde daha dikkatli davranmaya başlardık. Bu annemle aramızda gizli bir anlaşma gibiydi. Annem de Sedef'i en az benim  kadar sever ve ona da bize davrandığı gibi davranırdı.Bir nevi kardeş sayılırdık işte. Ayrıca kazadan tek sağ kurtulan olarak büyük bir travma geçirmiş ve bir süre psikolojik destek almıştı. Zengindi ama aslında dünyanın en büyük zengiliği olan aile kavramından uzaktaydı. Buda herşeyin uzaktan göründüğü gibi olmadığının kanıtıydı işte.
Beraber uyuduğumuz geceler de bazen kabus görüp,çığlık çığlığa uyanırdı.O zaman onun sırtını sıvazlar yalnızca bir kabus olduğunu söylerdim.Utançla gülümseyip uyumaya devam ederdi. Trajik geçmisinden bahsetmeyi sevmese de nadiren bana ailesini ne kadar özlediğini anlatırdı.Göründüğü gibi değildi.Ayrıca yaşadığı onca acıyı içinde saklayıp,dışarıya hiç bir şey yansıtmaması ona hayranlık ve saygı duymamı sağlıyordu. 
Çok sevdiğim arkadaşıma gülümseyerek baktım.Her zaman ki neşesiyle bana nasıl kayak yaptığını anlatıyor,anlattıklarını hatırlayarak kahkahalar atıyordu. Bazen çok konuşsa da onu dinlemekten sıkıldığım söylenemezdi. Neşeyle ve özlemle koyu bir sohbete daldık. Nihayet o aptal çocuktan uzaklaşmış ve rahatlamıştım.

Yasak ElmaTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon