5. Bölüm

589 74 3
                                    



Geçtiğimiz ayı düşünürken yatağımda uzanmış müzik dinliyordum. Okul hayatım boyunca derslerime kafa yormadığım tek bir anı hatırlamayan ben, yaklaşık bir aydır derslere odaklanamıyor,açtığım her ders kitabını sıkıntıyla kapatıyordum. Bana ne olmuştu böyle ?

İç çekerek parti gecesinin ertesi gününü hatırladım. Okulun önünde,onun arabasından indiğimde bütün gözlerin üstümüze çevrildiğini hissedip rahatsız olmuştum. Yavaşça ona baktım. Her zamanki öz güveniyle yanımda yürüyor ve hiç rahatsızlık hissediyor gibi durmuyordu. Göz göze geldiğimizde gülümsedi. Ve bende ona..

Bu olanlar sonucunda kendime zar zor olsa da itiraf etmek zorunda kalmıştım. Ders çalışamamamın sebebi Kadir'di. Her gün okula giderken duyduğum heyecanın sebebi de. Sınıfa girdiğimde gözlerimin hızlıca etrafı aramasının sebebi de oydu. Ya da onu göremediğim günler de merakla nerede olduğunu düşünmem de.

Ben hayatımda bu duyguları hiç tatmamıştım. Şimdiyse kendimi tanıyamıyordum. Okulda göz göze geldiğimiz zamanlarda bana gülümsemesi,ya da göz kırpması Leyla gibi gezinmemi sağlıyor, ondan başka bir şey düşünmeme engel oluyordu. Tabi bu durum beni çok iyi tanıyan Sedef'in gözünden kaçmamıştı.

Hatta geçenlerde sırf bu nedenle ufak bir tartışma yaşamıştık. Gözlemlerini paylaştığın da onu terslemiş ve o da en sonunda "Kendine yediremesen de sen O'na aşıksın bunu kafana sok!" diye bağırarak gittiğimiz kafede beni yalnız bırakıp gitmişti.

Tabi ki aramızda herhangi bir küslük olmadı. Onun beni sevdiğini ve önemsediğini biliyordum. özür dilediğimde şefkatle kollarını boynuma dolamıştı. "Sadece senin iyiliğini istiyorum.Gerçekleri kabul etmelisin" demişti yavaşça. Başımı omzuna yaslayıp içimi çekmiştim.Aslında bu bir kabullenişti ve Sedef bunu çok iyi biliyordu. Öyle ki günde 50 defa mesaj yazar olmuş, Can'dan Kadir hakkında öğrendiği her şeyi bana yetiştirmeye başlamıştı.

Canım dostum benim.

Bu süre zarfında bir kaç merhaba ve gülümseyiş dışında aramızda hiçbir şey olmaması beni her geçen gün umutsuzluğa sürüklemeye başlamıştı.Çaresizce ondan bir adım bekliyor ve kafamda ki sorulara cevap arıyordum.

İnsan bu denli nefret ettiği birine aşık olabilir miydi ? Üstelik aşık olup olmadığımdan emin bile değildim.Nereden bilecektim ki, bugüne kadar aşkın ne olduğundan haberim mi vardı sanki.

Genelde tarih ve ya bilim kurgu kitapları okuyan ben son günlerde aşk romanlarını elimden düşürmez olmuştum. Sürüklendiğim batağın elbette farkındaydım fakat durdurmak için hiçbir şey yapamıyordum.

Sedef'ten aldığım bilgilere göre o da yaklaşık bir aydır kimseyle çıkmıyordu ve bu Kadir için gerçekten olağan dışı bir durumdu. Her ne kadar Sedef bu durumun benden kaynaklanma ihtimalinden bahsedip dursa da ben oralı olmamaya kararlıydım. Kendimi yok yere umutlandırıp,sonradan hüsrana uğramak niyetinde değildim. Tüm hislerime karşılık ona asla güvenemeyeceğimi acı bir şekilde biliyordum.

Buruk bir şekilde gülümsedim. Eğer benden hoşlanıyor ve ya beni istiyor olsaydı mutlaka bir şey yapardı.Bundan emindim. Oysa O yalnızca bana selam verip gülümsemekle yetiniyordu.

Sıkıntıyla içimi çektim.Düşüncelerimle boğulurken telefonun sesiyle irkildim.Gelen mesajı okumaya başladım.Okudukça gözlerim büyümeye başlamıştı.

"Selam" diye başlıyordu mesaj.

"Düşündüm de sohbet etmeyeli uzun zaman oldu. Yani partiden beri.Vaktin varsa gelip seni alabilirim" yazmıştı.

Mesaj Kadir'dendi.Emindim çünkü Sedef'in telefonundan gizlice telefon numarasını alıp kaydetmiştim. Mesajı yaklaşık 10 defa daha okuduktan sonra deli gibi kahkaha atmaya başladım. Hayatımda bu kadar mutlu olduğum bir anı hatırlamıyordum.

Kahkahalarımı duyan annem kapıyı tıklatıp içeri girdi.Aniden boynuna atladım.Hala gülüyordum ve başta şaşırmış olsa da oda bana katıldı. Gözlerimizden yaşlar gelene kadar gülmüştük.

En sonunda nefes nefese kaldığımızda annem "Seni bu kadar mutlu eden ne ?" diye sorduğunda kızardım.

Tamam,kendimde en sevmediğim özelliklerimden biri buydu.Şu lanet pancara dönme olayı ama maalesef engel olamıyordum.Ve karşımda ki annemdi,yani beni Dünya'da en iyi tanıyan insan.Birden yüzü aydınlanarak, "Konu bir erkek"derken sinsice gülüyordu.

"Yoo,yo Anne gerçekten öyle birşey yok" desem de onu ikna edemedim.

Ama bir şey anlatmamaya kararlıydım ve gerçekten kararlarımın arkasında sağlam durmasını iyi bilen biriydim.Bunu çok iyi bildiği için daha fazla ısrar etmedi.

"Pekala o halde anlatmaya hazır olana kadar bekleriz"diyerek odamdan çıktı.

Tüm bunlar olurken neredeyse yarım saat geçmiş ve ben hala onun mesajına cevap verememiştim.Bir yandan iyi olmuştu. Kolay lokma olmadığımı anlaması işime gelmişti.Ona karşı güçlü duygular beslesemde, ağzının sularını akıtan kızlardan olmamaya dair kendime söz vermiştim.Yani en azından ağzımın sularının aktığının onun görmesine gerek yoktu.

Düşüncelerimden sıyrılarak telefonu elime aldım. Yaklaşık iki üç kez yazdığım mesajı silmiş ve en sonunda gönder butonuna basabilmiştim.

"Selam.Aslında ders çalışmam gerek ama hava almak bana da iyi gelebilir.Senin zahmet etmene gerek yok. Gideceğimiz yeri söylersen kendim gelebilirim"yazmıştım.

Anında cevap geldi.

"Külkedileri tek başlarına bir yere gitmez.Bana adresi at." Çok güzel ! Yine külkedisine dönmüştük demek.

Mesaj çok açıktı. Ayrıca o kadar ısrarcıydı madem kendi bilirdi.Yalnızca adresi yazıp göndermekle yetindim.

                           

Yaklaşık yarım saat sonra hazırdım. Koyu renk jean,siyah deri ceket,botlarım ve beremle oldukça iyi görünüyordum.Hafif makyajımı yapmayı da ihmal etmemiştim ki genelde makyaj yapmaktan nefret ederdim. Ama bugünlerde nefret ettiğim şeyler "en sevdiklerim" listesinde ön sıralardaydı.Kendi kendime kıkırdadım.

Sabırsızca titreyen telefonuma baktım.Onun ismini gördüğüm de vücudumu kaplayan heyecana engel olamadan telefonu açtım.

"A-alo ?" Kahretsin.Kekelemiştim. Güldüğünü duyar gibiydim.

"Evin önündeyim" dedi sadece. Bir şey demeden telefonu kapattım, sonra da ofladım. Nasıl davranacağımı bilemiyor olmaktan nefret ediyordum !

Koşarak evden çıktım.Apartman kapısının önünde durup derin bir nefes aldım.Son bir saatte ilk mesajlaşma ve ilk telefon görüşmemizi yapmıştık.Ve ben ilk buluşmamıza doğru tedirgin adımlarla yürümeye başladım.

Arabanın önünde beni bekliyor ve sigara içiyordu. Geldiğimi henüz fark etmemiş ve Zeytinburnun'da bulunan sıradan apartmanımızı inceliyordu. Tesadüfü bir şekilde oda deri ceket giymişti.Bu ayrıntıyı farketmek beni gülümsetti.

Her zamanki gibi fazla yakışıklı ve serseri gözüküyordu. Siyah renge bir takıntısı olduğu kesindi. Şuan yaslanmakta olduğu son model lüks arabasının rengi de siyahtı.En az gece kadar siyah.Bir makalede okumuştum.Renk takıntıları bireylerin karakterini yansıtırmış.Bu ürpermeme sebep oldu.Kendisi de bu kadar karanlık mıydı ?

Başını bana çevirmesiyle umursamaz gülümsemesi içimi ısıttı.

Yanına gittim ve usulca "Merhaba" dedim.

Sadece gülümsemekle yetindi ve kapımı açtı. Karanlık,tehlikeli ve centilmen..

İçimden kıkırdadım.

Yasak ElmaWhere stories live. Discover now