Episode 9

25.2K 1.7K 199
                                    

Aslında yeni bölüm daha gelmeyecekti. Ama dayanamayıp yazdım. Ne kadar çok yorum ve oy gelirse o kadar çabuk yeni bölüm gelir. Hatta bir günde iki bölüm bile paylaşa bilirim. Çünki yazma isteğimi artırıyorsunuz.
Mediada yakışıklı dörtlümüz var.
Player :Linkin Park- Burn it down

Hançer boğrazıma battığı an gözlerimi yumdum ve acıyı bekledim. Ama hiç bir şey yoktu. Ne bir acı nede bir hiss. Elimi yerinden çıkacakmış gibi atan kalbimin üzerine koydum. Gözlerimi korkarak araladığımda gördüğüm şeyle bir kaç adım geriledim. Hareket etmek istediğim andaysa bir saniyelik karanlık oldu ve ardından gözlerimi açtığımda boğazımda hançerle karşı karşıya geldim. Dikkatle yataktan kalkıp karşımdakine baktım. Az önce beni hançerlemek isteyen adam mavi ve mor arası olan bir kristale dönmüştü. Kristal bir heykel gibi elinde hançerle durmuştu. Dışarıdan gelen gürültüleri duyunca bakışlarımı kristal heykelden ayırdım. Saniyeler içerisinde odaya Ardor ve askerler doluşmuştu. Kristal heykeli gördüklerinde birşey diyemediler. Kendine gelen Ardor tereddütle konuştu.

- Bayan Abigail?

Şu an nasıl baktığımı bilmiyordum. Ne hiss ettiğimi bile anlayamıyordum. Ardor tepki vermediğimi görünce hızla yanıma geldi.

-Herkes dışarı!

Askerler bir kaç saniye içinde dolan odayı tekrar bir kaç saniyeye boşalttılar.

- Bayan Abigail? İyi misiniz?

Başımı ağır biçimde olumlu anlamda salladım.

- Ben iyiyim. Ben...Nasıl oldu anlamadım.

Olaylar gözümün önüne gelmeye başlayınca hızla açıklama yapmaya başladım.

- Bana saldırdı. B-ben korkuyordum. Nasıl o-oldu bil-bilmedim. Be...

-Şşşşş. Bayan Abigail. Sakin olun lütfen. Merak etmeyin. Güvenliğiniz artacak. Önlemler alacağız. Bana güvenin.

Derin bir nefes aldım. Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım. Ardor ayağa kalkıp beliyle bana çıkışı gösterdi.

- Buyurur bayan Abigail.

Ayağa kalkıp Ardor'un arkasından ilerlemeye başladım.  Bu sefer az önceki asansör yerine sol taraftaki asansöre bindik. R harfinin bulunduğu düymeye bastı. Bir dakikanın ardından asansör durdu. Burdaki her yer gibi parlayan bir restoran katına gelmiştik. Ardor'un ardından cam kenarında bulunan masaya ilerledik. Hemen saniyesinde sandalyelerimiz çekildi.  Masaya yerleştikten iki saniye sonra menülerimiz önümüze konuldu. Ben şaşkınlıkla yapılan hizmete bakarken Ardor bu bakışlarıma güldü.

- Güzel bir yemeğin iyi geleceğini düşündüm. Burası sadece otelin bir parçası değil. Aynı zamanda da ülkenin en ünlü restorantıdır.

Şaşkınlıkla onu onayladım. Camdan şehrin görüntüsüne bakmaya başladım. Nerdeyse karanlık olan şehirde bulunduğumuz bina ve birkaç binadan gelen zayıf ışık dışında pek bir ışık yoktu. Bunun aksine Host oldukca ışıklı bir şehirdi. Ama burasıda Host'un aksine daha moderndi. Masaya döndüğümde aniden bardaklarımıza nerden geldiğini bilmediğim su dolunca şaşkınlıkla etrafa baktım.

- Su elementi.

Ardor'a döndüğümde menyüsünü kapatıp bana döndü.

- Bir şey seçmelisin.

Hızla önümde açık duran menüye baktım. Yanımıza garson gelince hızla rastgle bir sifariş verdim. Menüler önümüzden çekildiğinde bu sefer restoranın içini incelemeye başladım. O sırada masalardan birinde buraya geldiğim ilk saatlerde gördüğüm dörtlüğü gördüm. Bakışlarımı çekmek istesemde başarısızdım. Dördüde bir birininden yakışıklı ve çekiciydi. O sırada mavi gözlü olanla bakışlarımız çarpışınca bakışlarımı ordan çektim. Buz mavisi bakışları oldukca etkileyiciydi. Koyu renk saçları ve soluk teni onu baya ilgi çekici yapıyordu.

-Cristian.

Başımı hızla Ardor'a çevirdim.

- Az önce baktığın Cristian. Su elementi üyesi.Element rengi koyu mavi. Yeşil gözlü olan Drago. Hava elementi üyesi. Element rengi gri. Kahverengi gözleri olan Cody. Toprak elementi üyesi. Element rengi koyu kahverengi. Ve son olarak Drake. Ateş elementi üyesi. Element rengi kırmızı. Ayrıca hepsinin gözleri element rengini ala biliyor. Tıpkı senin gibi.

Kaşlarım çatılınca bana onları ilk gördüğümüzde gözlerimi mor yapa bileceğimi söylediğini hatırladım.

- Nasıl yapa bilirim?

-Anlamadım?

-Gözlerimin rengini nasıl deyişirim?

Boğazını temizledikten sonra tam konuşacakken sifarişlerimizin gelmesiyle durdu. Garson sifarişleri bırakıp gittiğinde kadehdeki kırmızı şaraptan bir kaç yudum aldı.

- Öncelikle odaklamalısınız bayan Abigail. Elementinize odaklanmalısınız. Diğer düşünceleri kafanızdan atmalısınız.

Bu her ne kadar zor olsada yapmaya çalıştım. Gözlerimi kapattım. Ve elementime odaklanmaya çalıştım. Kristali gözümün önüne getirmeye çalıştım.

-Renginizi düşünün bayan Abigail.

Mor. Kafamda sadece elementim dolaşırken gözlerime dolan açma isteğiyle gözlerimi açtım. Aynı anda Ardor'dan şaşkınlık nidası geldi.

- Vay canına. Bayan Abigail...muhteşemsiniz.

Başımı cama çevirdiğimde çoğunlukla mor olan ama maviden yaranan göz rengime baktım. Soluk tenimle ve pembe dudaklarımla uyum içinde olan gözlerimi uzun kipriklerim gölgeliyordu. Başımı Ardor'a çevirdiğimde hala hayranlıkla bakıyordu. Görüşüm oldukca netti. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar göre biliyordum. Bakışlarım tekrar dörtlünün masasına takıldığında onlarında bana baktığını gördüm. Dördüde şaşkınlıkla bakıyordu. Bakışlarımı tekrar masamıza döndürdüm.

- Elementini kullandığında göz rengin mor olacak. Gözlerini kırpıp göz renginin gittiğini düşündüğünde rengin eskisine dönecektir.

Gözlerimi kırpıp  açtığımda bu sefer cama baktığımda gözlerim eski mavi rengine dönmüştü. O anda masamıza yaklaşan dörtlüyü gördüğümde Ardor'a döndüm. Dörtlü yanımıza yaklaştığında Ardor'un adının Drake olduğunu söylediği Ardor'a gülümsedi.

-Merhaba Ardor.

-Bay Firefox. Bayan Abigail. Bu ateş elementinden Drake Firefox.

Drake bakışlarını bana çevirdi.

-Bayan Abigail? Sizinle tanışmak büyük bir zevk.

Hareketleri ve sözleri beni tedirgin ederken bakışlarıysa endişelendiriyordu. Ona zoraki bir şekilde gülümsedim. İçimden bir ses burdaki üç ayımın pek sakin geçmeyeceğini söylüyordu.

Nasıldııııııııı????? Yeni karekterlerimizden en çok kimi beğendiniz??? Sizce ne olacak?
Gelecek sefer görüşürüz...

Bilinmeyen ElementHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin