Episode 31

11.9K 897 82
                                    

Biliyorum. Çoooook geç geldi. Ama bir türlü vakit bulamıyordum. Ama bence değdi. Çok güzel bir bölüm oldu. Bu arada arkadaşlar ikinci kitapla ilgili yorumlar geliyor. KİTAP MART AYININ SONLARINA DOĞRU BİTECEK. İKİNCİ KİTAP BÜYÜK İHTİMALLE YAZIN ÇIKACAK. Bölümü koyduğum şarkılarla dinleyin. Daha güzel oluyor. Gelecek bölüm görüşmek üzere.

İyi okumalar...

-Abigail.

Duyduğum sesle bedenim hafifce titredi. Soğuk bir rüzgar tenimi yalayıp geçti. Çığlak ayaklarımın tahta zeminde çıkardığı hafif sesle bir kaç adım attım. Ses kapı taraftan gelmişti. Bir kaç adım daha atıp kapıya yaklaştığım sırada duyduğum tiz çığlıkla duraksadım. Ve çığlık sesinin ardından gelen gürültüler,bağırmalar, merdivenleri hızla çıkan ayak sesleri... Korkuyla açılan gözlerimle aklıma ilk gelen meleğim oldu. Hızla yanına gitmek için harekete geçtim. Üzerindeki elbiseyi umursamadan kapıyı açıp koridorun sonundaki merdivene koştum. O sırada etrafı bürüyen duman ve haykırışlar umrumda bile değildi. Korkuyla nefes nefese çıktığım merdivenlerin sonuna yaklaştıkca dumanlar çoğalıyordu.

 Korkuyla nefes nefese çıktığım merdivenlerin sonuna yaklaştıkca dumanlar çoğalıyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Meleğimin odasına doğru koşarken içeri giren silüeti görmemele daha da hızlandım. Kapanan kapıyı saniyesinde açıp içeri girdim. Gördüklerimle aniden duraksadım.

Siyalar içindeki adam beşiğin başında durmuş bekliyordu. Yüzünü göremiyordum. Fakat kim olduğunu kokusundan anlamıştım. Yeşil gözlü adam...
Yerimde donmuş gibiydim. Aldığım derin nefesleri duymaması imkansızdı. Fakat hiç bir şey yapmıyordu. Sonunda olduğu yerde dikleşti. Yıllar gibi gelen sürede yavaşca yüzünü döndü. İşte o an ikimizde nefesimizi tuttuk. Tam karşımdaydı. Yeşil gözler bu sefer tam karşımdaydı. İçinde barındırdığı duyguları anlayamayacak kadar garip hissediyordum.

-Abigail...

Adımı biliyor. Kim olduğumu biliyor. Fakat ben ne onun adını ne de kim olduğunu biliyorum. Ona hâla aynı şekilde baktığımı görünce kaşları çatıldı. Bu bile güzelliğini gölgeliyemedi .

-Neden susuyorsun?

Sesi isyan eder gibiydi. Ama ne deye bilirdim ki... Onu tanımıyordum.

-Ben...

Konuşmaya başlamamla çatık kaşları düzeldi. Beklentiyle bana bakmaya başladı.

-Ben...Seni tanımıyorum.

Ağzımdan çıkan kelimelerle yüzünün aldığı ifadeden bir çok duygu çöze bilirdim. Şaşkınlık. Sinir. Aşk?

-Ne demek bu?!

Şimdiye kadar duyduğumun aksine sinirli çıkan sesiyle bir adım geri gittim. Tam konuşacakken gelen ağlama sesiyle her şeyi unutup hızla meleğimin yanına gittim. Onu kucağıma aldığım an ağlamasının durmasıyla hafifce gülümsedim. Bebeğim ağlamaktan kızaran yüzüyle dudaklarını bükmüş bana bakarken gülümsemem daha da büyüdü. Yeşil gözleri yaşlarla parlıyordu. Yeşil gözler... Başımı kaldırıp ona baktım. Bir bana bir kucağımdaki meleğime bakıp gülümsüyordu. Tam o sırada buraya yaklaşan gürültüyle yüzündeki gülümseme hızla silindi. Hızla dibime kadar geldi. Korkuyla ona bakıp meleğimi kendime daha da bastırdım.

Bilinmeyen ElementWhere stories live. Discover now