Episode 32

12.1K 912 50
                                    

Uzatmayacağım. Bölümü beğenmeniz dileğiyle. Wattpad sorun çıkardığından player yok. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.
İyi okumalar...

Hafif bir esnemeyle gözlerimi araladım. Karşılaştığım gri tavan alışmadığım bir ayrıntıydı. Gözlerimi tam açıp etrafta gezdirdim. Dünden görüntüler aklıma dolarken nerde olduğumu kavrayıp yavaşca yatakta doğruldum. Uyuduğum zaman yalnız olmadığımı hatırlayıp yatağın diğer tarafına baktığımda boş olduğunu görmemle kaşlarımı çattım. Yataktan tamamen kalkıp kapıya yaklaştım. Üzerimdeki saten geceliği değişme gereği duymadan dün gezdiğim şatoda tam yan odaya-bebeğimin odasına ilerledim. Kapıyı aralıyıp baktığımda gördüğüm manzara inanılmazdı. Havaya kaldırdığı meleğimi sallarken oldukca dikkatli olan Hades kahkahalara boğulmuştu. Aynı zamanda ona bakan meleğim elinden geldiğince gülüyor, olmayan dişleriyle komik bir görüntü ortaya çıkarıyordu. Tüm hücrelerim huzuru ve mutluluğu hissediyordu. Ait olduğum yerdeydim. Olmam gereken yerdeydim. O sırada kucağında meleğimle arkasını dönen Hades beni görünce gülümsedi.

-Küçük meleğin hala bir adı yok.

-Ne koyacağıma karar veremedim.

-Miguel Dante.

Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Neden bu isimleri istiyordu?

-Anlamı kudretli,Tanrı gibi. Bence oğlumuza en yakışanı.

-Güzel isim. Peki ya Dante?

-Anlamı dayanıklı. Bence ikiside çok güzel.

Sadece tebessüm etmekle yetindim. Miguel rahatsızlanmaya başlayınca yaklaşıp Hades'in kucağından aldım.

-Ne oldu?

-Küçük Miguel'in beslenmesi gerek. Büyümek için.

Gülerek meleğimin tombul yanağını öptüm.

-Tamam. Sonra uyutacak mısın?

-Evet.

-Uyutunca odaya gel. Konuşmamız gerek.

Aniden odaya yayılan gergin havayla gerildim. Ne konuşacağımızı tahmin etmek zor değildi.

-Tamam.

Sessizce fısıldayıp odadan çıkışını izledim. Derin bir nefes alıp bebeğimi doyurmaya başladım.

******

Yarım saatin sonunda sessizce odadan çıktım. Yan odanın kapısını açıp içeri geçtim. Yatakta oturup sırtını yatağa bırakmıştı. Derin nefesler eşliğinde tavanı seyrediyordu.

-Gelsene.

Beni fark ettiğini bilmediğimden konuşmasıyla irkildim. Yatakta dikleşip bana bakmaya başladı. Çöken gözaltlarını yeni fark ederken hızla yanına gittim. Yanına oturup işaret parmağımı morarmaya yüz tutmuş gözaltlarında gezdirdim.

-Bilmiyorum.

Güçsüz çıkan sesi beni daha da endişelendirirken iyi olması için canımı bile verebilecek durumdaydım.

-Bir haftadır böyle. Bazen yok oluyor. Ama sonra daha da belirginleşiyor.

Endişeyle ona bakarken ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Bir kaç saniye gözlerini kapattıktan sonra hızla ayağa kalktı.

-Hazırlan. Seni bir yere götüreceğim.

Şaşkınlıkla ona bakarken hızla odadan çıkmıştı bile. Hiç bir şey diyemeden ayağa kalktım ve giyinme odasına gittim. Her şey siyah ve lacivertten oluşuyordu. Elime lacivert vüvudu saran boğazlı günlük bir elbise aldım. Hızla opak çorabımın üzerine giyip ayağıma topuksuz botlarımı geçiridim. Saçımı dağınık bir topuz yaptım. Lacivert elbise gözlerimi ortaya çıkarmıştı. Vakit kaybetmeden odadan çıktım. Hatırladığım koridorlarla ilerleyip çıkışa gittim. Kapıdan adımımı attığım anda beni karşılayan rüzgarlı havayı umursamayarak arabada beni bekleyen Hades'e doğru gittim. Arabanın ön kapısını açıp oturdum.

Bilinmeyen ElementWhere stories live. Discover now