Episode 13

24K 1.6K 202
                                    

Yağan yamur bana ilham verdi. Normalde bölüm gelecek hafta gelecekti. Fakat hazır olunca paylaşıyım dedim.Size aksiyon sözüm var. Umarım yapabilirim. Yaptığınız oy ve yorumlar beni o kadar sevindiriyorki kendimi yetersiz buluyorum.
Bu arada kitabın kapağına bir türlü karar veremiyorum. O yüzden medyadaki kapaklardan seçmenizi isteyeceğim. Sizce hangisi olsun? En çok beğenileni kapak yapacağım. Player'de koyduğum şarkıyla dinlemezseniz bir şey anlamazsınız.
Player : Multifandom -Ready or not
İyi okumalar...

Mariana beni sürükleyerek bir kütüphaneye getirdi. Burası bakanlıktaki gibi olmasada baya büyük bir kütüphaneydi. Fakat oldukca cansızdı. Uzun pencerelerden içeri giren güneş ışıklarıyla havada uçan tozları göre biliyordum. Mariana elimi bırakıp kahverengi ahşaptam yapılma kürsüye çıkıp üzerindeki normal bir kitabın üç katı olan kitabı aldı ve tekrar yanıma geldi.

- Bunu sana daha önce göatermeliydim.

Kitapı yanımdaki büyük masaya koyup kapağını dikkatle açtı. Kitap eski sarı sayfalara yazılıydı ve her boşlukta notlar vardı. Kalemle yapılmış notlar karışıktı ve baya karışık bir el yazısıyla yazılmıştı. Mariana bir sayfa çevirdiğinde kocaman bir ağaç gördüm. Burda bir soy ağacı vardı. Ağaçtaki her bir dalın ucunda çerçeve vardı ve her çerçevedede bir resim vardı. Mariana elini ağacın en tepesinde yerleşen kadın fotarafına koydu.

- Bu Abigail Kristal.

Kaşlarımı çatıp ona baktım. Bu benmiydim? Benimle dalga geçiyordu. Fotoğrafta yaşlı bir kadın vardı ve tek benzerliğimiz ikimizinde parlak mavi gözlerinin olmasıydı.

- O soyun başlangıcı. Şimdiye kadar görülen tek melez. Toprağı ve havayı kullana biliyordu.

Elini ondan aşağıda bulunan çatık kaşlı parlak yeşil gözleri olan orta yaşlardaki adama kaydırdı.

- Bu onun oğlu Dradulaca. Vampir değil ama kanla beslenirdi. Onu lanetli adlandırarak öldürdüler. Su elementindendi.

Elini bir sonraki on yedi yaşlarında görünen sarı saçlı mavi gözlü güzel bir kızın üzerinde durdurdu.

- Bu Vasilisa. Dradulaca'nın gayrimeşhu çocuğu. On altı yaşında babasının düşmanları tarafından öldürüldü. Ateş elementindendi. Soyun devam etmesini istemiyorlardı. Öleceğini biliyordu.

Elini ondan aşağıda bulunam sarı saçlı mavi gözlü güzel bir kadının üzerine getirdi.

- Bu annen.

Ağzından çıkan kelimeyle nefes alamadım. Bedenim titrerken fotoğrafı daha dikkatli incelemeye başladım. Küçük kalkık burnuna ve ince dudaklarına bakılırsa ona çekmemiştim.

- Annen su elementindendi. Onun kimin kızı olduğu belli değil. Çünki Vasilisa'nın bir bebeği olmamıştı.Dradulaca'nın başka bir çocuğu yoktu. Annen babanla tanışınca aralarındaki çekimi sadece onlar değil her kes anlamıştı. Onlar bir birlerine aittiler.

Hüzünlendiğini yüzünden okuya biliyordum. Kitabın diğer sayfasını açtı. Burdada bir soy ağacı vardı. Fakat bu siyah bir ağaçtı. En tepede çatık kaşlı yaşlı siyahlar içinde bir adam vardı.

-Bu Eldar. Karanlık soyun kurucusu. Kara büyücüydü. Fakat soyundan gelen her kes element üyesi. Baban onun Abigail'le olan birlikteliğinden doğdu. Bir ölümsüz olarak. Fakat soy ağaçlarından hiç birinde yer almadı.

Derin bir nefes aldı.

- Soy ağacını kimse yapmaz. O kendi yaranır. Ve üyelerini kendi kaydeder. Baban hiç bir soy ağacına dahil olmayınca onu karanlık soyun taraftarları kovdular. Onu Abigail yanına aldı ve o an kader yazıldı. Yeni bir soy ağacı yarandı.

Bilinmeyen ElementWhere stories live. Discover now