Episode 28

12.3K 987 91
                                    

Geçen bölüm gelen yorumlarla beni çoooook mutlu ettiniz. Hepiniz şaşırdınız biliyorum. Oylarınız ve yorumlarınız harika. Bu bölümüde beğeneceğinizi  umuyorum.
Mediada bölümden bir kesit.
İyi okumalar...

Aman tanrım! Doğuruyordum! Çığlıklarım küçük odayı inletirken hala etrafımdaki olaylara anlam veremiyordum. Neler oluyordu böyle?! Boğazım yırtılacakmışcasına attığım çığlıklar acımı göstermeme yetersiz kalıyordu. Kıstığım gözlerimi hafifce araladığımda başımın üstünde Retra'yı, Karanlıktan döndüğüm zaman gördüğüm kadını ve iki tane tanımadığım kızı daha gördüm. Bacak aramda hissettiğim yırtılmayla gözlerimi kapatarak daha büyük çığlıklar attım.

-Geliyor!

Tanımadığım kadının bağırması üzerine Retra'nın koşarak odadan çıktığını gördüm. Ağlayarak attığım çığlıklar acımın boyutunu gösteremeyecek kadar küçük kalıyordu. Bu kadar acı verici başka bir şey varmıydı dünyada? Kendimi aniden doğumda bulmam bana hayatın bir oyunu olsa gerek. Aniden bacak aramda hissettiğim yoğunlukla ne yapacağımı şaşırmıştım.

-Ikın Abigail! Ikın!

Duyduklarımla kendimde olmadan ıkınmaya başlamıştım. Ikınmaya başladığım an bacak aramdaki hareketlenmeyi hissediyordum. Gücümün tükendiğini hissedince daha fazka ıkınamadım.

-Durma kızım! Devam et!Az kaldı.

Tanımadığım kadının bana neden kızım dediğini umursamayacak kadar acı içinde hissediyordum. Artık ne ıkınmaya ne de nefes almaya mecalim kalmıştı. Acımın bitmesini umarak son bir kez ıkındım. Gözlerim acımın sona ermesi ve yorgunlukla kapanırken son duyduğum zayıf bir ağlama sesiydi.

*******

Etrafımda duyduğum boğuk sesleri umursamamaya çalışsamda aklıma hücum eden görüntülerle hızla gözlerimi açtım. Elimden geldiğince hızlı davranarak yatakta doğrulmaya çalıştım. O sırada koşarak yanıma gelen Troy'la ne yapacağımı şaşırdım.

-Kalkma. Tanrım. Daha yeni doğum yaptın.

-A-ama...

-Merak etme bebeğim. O iyi.

-Ne?

-Bebeğimiz. Çok yakışıklı bir oğlumuz oldu.

-Nasıl?

Kaşları çatılırken ben daha fazla ona bakmayarak etrafa göz gezdirdim. Burası bilmediğim bir yerdi. Daha çok normal insanların evlerine benziyordu.

-Abigail. İyi misin sevgilim?

Troy'un endişeli çıkan sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Sevgilim mi?

-Solgun görünüyorsun. Ağrın mı var yoksa?

-Hayır.

Hızla cevap verip daha fazla endişelenmemesi için hafifce gülümsedim.

-Nerdeyiz?

-Ah. Sen doğuma başlayınca hastaneye yetişemedik ve mecburen Drake'nin yeni tuttuğu eve anca yetişe bildik.

-Yeni tuttuğu ev derken?

-Evet.

Kaşlarım çatılırken kalkmaya çalıştım. Troy hızla bana yardım ederken fark ettiğim ayrıntıyla gözlerim büyüdü.

-Hangi zamandayız?

-Ne? Anlamadım?

-Hangi zamandayız?!

-15 şubat 2017.

-Ne!

Sessiz çıkan sesimi neyseki Troy duymamıştı. Sonunda tamamen ayağa kalktığımda üzerimdeki uzun beyaz elbiseyi daha yeni fark ediyordum. Umursamadan ilerlerken kasıklarıma giren sancıyla olduğum yerde durup elimi karnıma bastırdım. Ağzımdan istrmsizce kaçan inlmeye engel olamazken Troy endişeyle konuştu.

-İyi misin?

-İyiyim. Sadece küçük bir sancı.

Derin bir nefes alıp tekrar yürümeye devam ettim. Beyaz kapıyı açıp dışarı çıktığımda karşılaştığım manzarayı hiç beklemiyordum. Kapıyı açtığəm anda karşıma küçük bir koridor ve koridorun sonunda az önce çıktığım odanın iki katı kadar bir salon vardı. Beni görünce hızla yanıma gelrn Retra ve tanımadığəm kadına baktım. Kadın hızla bana sarılırken ne yapacağımı şaşırdım.

-Kızım. Nasıl hissediyosun?

-Kızım mı?

Verdiğim tepkiyle kadın benden ayrıldı ve şaşkınca bana bakmaya başladı. Retra'nın ve Troy'un da bana olan bakışlarını görünce ne yapacağımı bilemeden onlara baktım.

-Burda neler oluyor böyle?

-Aman Tanrım. Haklıymışsın Retra.

Kaşlarımı çatarak Retra'ya baktım. Ona olan bakışlarımı görünce derin bir nefes aldı.

-Abigail. Ben iki gün önce bir rüya gördüm. Sen ve ben...Host kalesindeki kütüphanede senin zamanda yolculuk yapman için kitapları arıyorduk.

-Rüya mı? İyide zaten ben kendimi bir anda doğumda bulmadan önce onu yapıyorduk.

-Hayır Abigail. Aslında senin ruhun zamanda yolculuk yapıyordu. Bedenin burdaydı. Hareket ediyor, yemek yiyordun. Yaşıyordun. Fakat gördüğüm rüyadan sonra annen şüpelenmeye başlamıştı.

-Annem mi?!

Şaşkınlıkla karşımdaki kadına baktım. İşte o sırada beynime ikkmiz arasındaki küçük benzerlikler doluştu.

-Bu olamaz. B-benim annem...öldü.

-Hayır kızım. Yaşıyorum.

-Ama...nasıl? Neden?

-Hepsi seni korumak içindi.

Sinir ve şaşkınlıkla titreyen ellerimi gören Retra hızla konuyu değiştirdi. Yada o öyle sandı.

-Bebeğini görmek ister misin?

Sakinleşmek için derin bir nefes aldım. Daha neler yaşayacaktım ben? Sakin kalmaya çalışarak Retra'ya döndüm.

-Peki ya bebek konusu?

Nasıl tepki vereceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Kendini aniden doğumun içersinde bulan birisi ne yapardı? Bebeğinin kimden,nasıl,ne zaman olduğunu bilmeyen biridi nasıl bir tepki verirdi. Retra'nın bakışları Troy'a kayınca bende ona baktım. Donuk bakışlarla bir kaç saniye bize bakıp kalabalığın arasına gitti.

-Abigail. Bebek Troy'dan. Kehanet gerçekleşti. Siz bir birinize aşık olmuştunuz. O kadar güçlü bir bağ vardı ki aranızda...

-Anlamıyordum. Yani benim bir bebeğimin olması...

Nefesimi stresle dışarı bıraktım. Şimdi ne yapmalıydım prki. Bir bebeğim vardı. Bakışlarım karnıma kayınca hafif şişkin olduğunu gördüm. Bir kaç kilo da almıştım.

-Hamilelikten onlar.

Bana dolu gözlerle bakan 'anneme' çevirdim bakışlarımı. Ona hemen anne diyip sarılamazdım. Beni korumak için benden uzak kaldığını söylüyordu. Ama hemen alışamazdı insan. Yıllar sonra bir annesi olduğuna. Ya da aniden bir bebeği olduğuna. Başımı olumsuz anlamda sallayıp Retra'ya döndüm.

-Bebeğimi görmek istiyorum.

Retra hızla başını sallayıp beni çekiştirerek az önce çıktığım odanın yanındaki odaya soktu. Odanın tam ortasında bir bebek yatağı vardı. Yavaş adımlarla yatağa yaklaştım. Aman tanrım. Orda etrafa gülücükler saçan bir melek vardı. Kocaman yeşil gözleri küçük burnu ve büzdüğü dudaklarıyla o tam anlamıyla bir melekti. Tombul yanakları ve uzun kiprikleri o kadar güzeldiki. Yavaşca onu kucağıma aldım. Tam o sırada içimi kaplayan duygu annelik hissinden başka bir şey değildi. Bakışlarım küçük bedenini dolaştıktan sonra tekrar gözlerine tırmandığında orda gördüğüm tanıdıklık tenimi ürperticek cinstendi.

Bilinmeyen ElementWhere stories live. Discover now