11.Bölüm - Garip Yabancı

881 109 45
                                    

**Kai**

Alnımın ve yüzümün etrafında dolaşan parmakların ılık temasıyla, bilincimin açıldığını hissetmiştim. Dokunuşlar o kadar nazik ve şefkatliydi ki, bende nedensizce ağlama isteği oluşturuyordu.

Gözlerimi açtığımda Sehun'un bana sıcak ve bir o kadar da şefkatli bir şekilde baktığını görmüştüm. Yaralanıp yaralanmadığımı anlamaya çalışıyordu.

Bense dudaklarının hareket ederken ne kadar öpülesi göründüğünü düşünmekle o kadar meşguldüm ki, onun bakışlarının endişe dolu olduğunu ne yazık ki geç fark etmiştim.

"Kai! Kai iyi misin? Cevap ver lütfen beni korkutma!"

"İ-İyiyim Sehun... Üzgünüm, bir an neler olduğunu kavrayamadım."

Ona açıklama yaparken yalan söylediğim için kızardığımı hissetmiştim. Ayağa kalkmama yardım etmesine izin verdim.

Hala tam anlamıyla neler olduğunu kavrayabilmiş değildim.

O ise ilgiyle bana bakmaya devam ediyordu. Derin bir nefes alıp gözlerimi birkaç saniyeliğine kapattım.

En son hatırladığım Sehun'un uçurumdan düşmesiydi. Nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde ve belki de içgüdüsel olarak peşinden atlamıştım.

Bakışlarımızın o anda birleştiğini ve ona sıkıca sarıldığımı hatırlıyordum. Ama sonrası tamamen karanlıktı. Neler olmuştu? Ve biz onca yükseklikten düşmemize rağmen nasıl olup da hayatta kalmıştık? Hiçbir fikrim yoktu.

Anlaşılan Sehun'unda aynı şekilde kafası karışıktı. Çünkü endişeli yüz ifadesi kaybolmuş, onun yerine huzursuz ve de tedirgin bir ifade gelmişti.

Peki diğerleri neredeydi? Lu han ve Kris neredeydi? Düştüğümüzü görmüşler miydi? Yoksa onlar mı bize yardım etmişti.

Sehun'un yardımı ile yattığım karların üzerinden kalkarken, aslında buraya hiç uygun giyinmediğimizi fark etmiştim.

Bunu düşünmeyi bırakıp etrafımı incelemeye başladığımda, az ötemizde elinde ilginç, ışık saçan ve mızrağa benzeyen bir şey tutan yabancı biri vardı.

İlginç olan Lu Han ve Kris'in hemen onun ayaklarının dibinde yatıyor oluşuydu. Onları öyle hareketsiz görünce panikle öne doğru atıldım.

Fakat yabancı en ufak bir hareket belirtisi dahi göstermemişti. Bakışları benimle Sehun arasında sürekli gidip geliyordu.

"Eğer ben olmasaydım, sanırım burada ölecektiniz."

Yabancı kibirli fakat böbürlenmekten uzak bir ses tonuyla bize hitaben konuştuğunda, Sehun'un ona ifadesizce baktığını gördüm. Sanki transa geçmiş gibiydi.

Yabancı aniden oturduğu yerden kalkarak Lu Han ve Kris'e doğrulttu. İkisi de sanki yeni uykudan uyanmışlar gibi hareket etmeye başlamış ve yavaşça ayaklanmışlardı.

"Onlara ne yaptın?"

Sesim gür olmak yerine kısık çıkmıştı. Beni duyduğunu biliyordum. Gözlerindeki pırıltılar, ne Kiran'da ne de Dünya'da şahit olduğum şeylere benziyordu.

Oldukça tuhaf giysileri vardı. Üzerinde bulunduğu yeri yansıtan aynalı gibi fakat parlak olmayan ir giysi vardı. Saçları bembeyaz ve beline kadar da uzundu. Yüzünde tuhaf simli beyaz boyalar vardı.

Gözleri ise tarif etmemi imkânsız kılan bir renkteydi. Daha önce bu renkte bir göz görmemiştim. Bakınca gri gibi görünen fakat baktığı kişiye göre renk değiştiren bu göz rengine sahip yabancı açıkçası beni biraz ürkütmüştü.

Yıldız TOZUWhere stories live. Discover now