25.Bölüm - Bilge ve Ren

544 67 15
                                    

Kai'yi Kafede bırakıp geçitten geçtiğimde bile içimde bir burukluk vardı. Onunla geçirdiğim bu iki gün boyunca, ona dokunmadan ya da gözlerine bakmadan duramamış iken, şimdi tek başıma Shangri La'nın ana geçidinin önünde dikilmiş Kai'yi düşünüyordum.

İçimi çekip ana geçitten içeriye girdim. Girer girmez beni şaşkınlık içinde bırakan ilginç bir manzarayla karşılaşmıştım.

Yüzlerce hatta binlerce Shangri La sakini önümde eğilmiş bir şekilde duruyordu. En önde duran eğilmiş Bilge'yi tanımıştım.

Ona yaklaşarak onu yerden kaldırdım ve tebessüm ettim. Geleceğimi elbette ki biliyorlardı.

"Hoş geldiniz Efendi Yıldız Ruh. Seremoni için biz hazırlıklarımıza çoktan başladık. Dilerseniz size ayrıntıları aktarabilirim."

"Evet, lütfen yapılması gerekenleri az çok bilsem de tekrar etmekten zarar gelmez."

Bilge bana Kan töreninde neler yapılması gerektiğini huşu içinde anlattı. Belli ki o da bunu bekliyordu.

"Bilge sanırım sende uzun zamandır bu tören için bekliyorsun."

"Haksız sayılmazsınız Efendi Yıldız Ruh. Neticede eşiniz dünyanın yaradılışından evvel seçilmişti ve haliyle artık bu törenin de zamanı gelmişti."

"Haklısın. Keşke geçen yüzyıl bunu yapmayı akıl etseydim. Ama şartlar ve içinde bulunduğumuz durum buna uygun değildi. Şimdi bunu yapmamıza hiçbir engelimiz yok."

"Ben diğer hazırlıkları kontrol etmek için şimdilik yanınızdan ayrılmak durumundayım Efendi Yıldız Ruh."

"Tabi Ki Bilge, bir süre daha burada olacağım biliyorsun buraya sırf seremoni için gelmedim."

"Evet, elbette ki Efendi Yıldız Ruh. Kendisi şu anda meditasyon dağında ve sizin Yıldız Tozu oluşunuzdan beri kurt formunda. Bir daha da insan formuna geçmedi. Onu insan içine karışması için ikna edebilecek tek kişi sizsiniz."

Başımı sallayıp onu uğurladım. Tam meditasyon dağına doğru gitmek için dönecek iken önümde diz çöken Pacem'i fark ettim.

Başı eğik, hiçbir tepki vermeden öylece duruyordu. Diğer eğilenler, Bilge'nin talimatı ve benim onayımla eğilmeyi bıraksalar da, belli ki Pacem buna uymayı reddetmişti.

Derin bir iç çekip onu omuzlarından tutup kaldırdım. İtiraf etmek benim için bile zor olsa da onu da özlemiştim.

"Nasılsın Pacem?"

Pacem bir süre yüzüme tepkisiz bir şekilde baktı. Bir anlığına yüzünde küçük bir tebessüm gördüğüme yemin edebilirdim.

"Sizi görme şerefine nail olduğum için onur duyuyorum Efendim."

Elimi omuzuna atarak hafifçe sıktım. Benden biraz daha uzun olması sorun değildi. Onu gördüğüme her ne kadar sevinsem de oğlumu görmek istiyorum.

Pacem beni tekrar selamlayarak yolu gösterdi. Belli ki beni yalnız göndermeye içi el vermemişti.

Önde Pacem, arkasında da ben Meditasyon dağı dedikleri yere doğru yürümeye başladık. Aklıma Ren ile ilgili eski anılar doluşurken, istemsizce tebessüm etmiştim.

Her ne kadar son anlarımızda yetişkin haliyle zaman geçirsem de, o her zaman benim küçük oğlum olarak kalacaktı.

Doğal merdivenlerden oluşan bir yığının önüne geldiğimizde Pacem ben daha itiraz edemeden beni sırtına alarak merdivenlerden yukarı çıkmaya başlamıştı.

Yıldız TOZUWhere stories live. Discover now