17.Bölüm - Yanlış Anlama

711 90 35
                                    

Kai

Sehun ve Pacem, Shangri La'dan çıkmak için hazırlanırken, içimdeki koruma içgüdüsü ve bir türlü bastıramadığım merak yüzünden onlardan mümkün olduğunca gizlenerek, onları takip etmeye başladım.

Gizli geçitten geçerken neredeyse yakalanacak olmamı saymazsak, beni fark etmemişlerdi. Engebeli ve karlı yolda ilerlemekte zorlansam da bunu yapmak zorundaydım.

Sehun'a bir şey olmasına izin veremezdim. Pacem'in yanında olup ona göz kulak olacağından şüphem yoktu elbette. Hatta Sehun var olan gücüyle herkesle ve her şeyle başa çıkabilirdi.

Yine de onun için endişe etmekten duramıyordum. Onu o kadar çok seviyordum ki, onsuz geçen saniyeler bile cehennem azabı gibiydi.

Bu yüzden yanında olmalıydım. Uzaktan bile olsa varlığını hissetmeliydim. Düşüncelere dalmış bir şekilde saatlerce süren bir yürüyüşün ardından -ki şaşkınlığımı gizleyememiştim. Kiran'dan dünyaya geçit açtığımız yere ulaşmıştık.

Bu kadar yakınımızda olduğunu bilmek beni şoka uğratmıştı. Buna rağmen sakin olmalı ve onların nereye gittiklerini öğrenmeliydim.

Bunu kendimden çok Sehun'un iyiliği için yapıyordum. Ben aynı yerden bir geçit açarak Kiran'a geçeceklerini düşünmüştüm ki yine beni şaşırtarak dünya üzerinde bir geçit açmışlardı.

Bu tip geçitlerin aynı alan içerisinde açılabildiğini bilmiyordum. Fakat Pacem bunu yaparken oldukça rahattı. Sanırım daha önce defalarca bu yolla yolculuk etmişti.

Aslında şaşırtıcı değildi. Bizi uçurumdan kurtarmadan önce varlığını hissetmemiş olmamıza bunu yorabilirdim.

Bir şekilde onlarla birlikte o geçitten geçmem gerekiyordu. Ama Sehun'a yakalanmadan bunu nasıl yapacağım konusunda da bir fikrim yoktu.

Aniden aklıma iz büyüsü gelince endişelenmeyi bıraktım. Eğer aradan fazla bir zaman geçmeden onların peşinden gitmek için iz büyüsünü yaparsam aynı yere gideceğimi biliyordum.

Bu yüzden bir kenarda ne yaptıklarını izledim. Kendi aralarında fısıldaşıyorlardı. Beni fark etmelerinden ciddi anlamda endişe etsem de, şu saatten sonra geri dönemezdim.

Sehun sağ elinin işaret parmağını kaldırarak ileriye doğru tutmuş ve hafif bir şekilde sallamıştı. Saniyeler sonra buz mavisi bir ışık önünde belirirken, gideceği yeri de neyse ki görebilmiştim.

Onlar peş peşe geçitten geçerken, vakit kaybetmeden iz büyüsünü yaptım. Yanılmadığımı görmek beni mutlu etmişti.

Sehun, daha önce hiç görmediğim bir ormanın içinde, Pacem ile birlikte ilerliyordu. Sessizlik büyüsüyle, kendimi gizlemekten uzak bir şekilde adım adım onları izliyordum.

Bir süre daha ormandaki sesler dışında hiçbir şey konuşmadan yürümüşlerdi. Büyükçe taştan bir kulübenin önüne geldiklerinde aniden dışarıya 5-6 yaşlarında bir çocuk çıktı ve Sehun'a doğru koşmaya başladı.

Beni asıl şoka sokan bu değildi. Beni sarsıp kalbimi bir fırtına misali saran olay küçük çocuğun Sehun'a seslenme şekliydi.

"Appa! Seni çok özledim."

Sehun, eğilerek çocuğun boyuna inmiş ve küçük çocuğa sıkıca sarılarak onu öpücüklere boğmuştu. Küçük çocuk kıkırdarken, benim içimde bir şeyler kopuyordu sanki.

Gizlendiğim ağacın arkasında dizlerimin bağı çözülmüş bir şekilde olan bitene anlam yüklemekle o kadar meşguldüm ki, kapıdan çıkan diğer kişiye dikkatimi bile verememiştim.

Yıldız TOZUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin