Sil baştan

991 71 25
                                    

Yeni bir ülke,yeni bir kıta,yeni bir başlangıç... Tüm bunlara o kadar çok ihtiyacım vardı ki son birkaç gündür. Oysa bunun olacağı aylar öncesinden belliydi, ne kadar da sevinmiştim haberi ilk aldığımda. Öğrendiğim gibi ilk erkek arkadaşımı aramış, çığlık çığlığa haberi vermiştim, doktoramı Amerika'nın Massachusetts eyaletinde yapacaktım, o da benimle gelecekti, işe girmesi kesindi, o CV ile kabul olunmayacağınız bir kraliyet ailesi vardır herhalde. Akşam buluştuğumuzda boynuna atlamıştım, o da boymuma ıslak öpücükler verirken:"Seninle gurur duyuyorum bebeğim....her şey yeni başlıyor, seninle hiç bilmediğiniz bir yerde bir hayat kurmak için sabırsızlanıyorum" diye fısıldamıştı kulağıma, ben de dudaklarına sessiz bir öpücük kondurmuştum. 


Duş alırken aklıma bu sahneler durmaksızın geliyor, gözümü kapattıkça uzaklaşmak yerine sil baştan başlıyorlardı. Artık ağlamaktan yorulmuştum, başkaları için harap olmak istemiyordum. Daha 10 gün önce düğün tarihi konuşurken,ona katalogdan hayalimizdeki düğüne benzeyen seçenekleri gösterirken... Şimdi ise banyonun soğuk fayanslarında kaybolmuştu tüm yaşadıklarımız, sadece kırıntılar kalmıştı benim içimde. Ben bunca zaman ondan başka hiçbir şeyi görmez olmuşken, hayatımın her anını onla paylaşmak isterken, sevdiğim bir şeyi yerken o da tadına bakabilsin, sevimli bir kedi gördüğümde o da görüp mutlu olsun, doğada huzurlu bir yürüyüş yaparken o da yanımda olup huzur dolsun isterken... O benden işte bu kadar çabuk vazgeçebildi... Artık heyecanı kalmadığını söyledi bana ilişkimizin, aslında çok farklı insanlar olduğumuzu, bir araya gelmemizin bir mucize olduğunu falan zırvaladı. Sonra da eşyalarını topladı ve sadece birkaç saat içinde çekip gitti, sadece birkaç saat içinde, 6 senedir biriktirdiğimiz tüm anılar, duygular, her şey ama her şey birkaç saat içinde yok oluverdi. Sadece boş duvarlar ve gözyaşlarımla yalnız kalmıştım, akşama en yakın arkadaşlarım ve kardeşim yardımıma yetişmiş olsa da, artık her şey çok boş geliyordu. Onunla paylaşmayı istiyordum hala her mutluluğumu, ancak bunun bir anlamı yoktu. Son haftamı Amerika için toparlanarak geçirmiştim, artık geri sayımdaydım ama ne bir heyecan ne de sevinç kalmıştı geriye, sadece bana her şeyin onu hatırlattığı bu evden, şehirden, hatta ülkeden uzaklaşma isteği vardı. Kafamı düşüncelerden uzaklaştırmaya çalışmak manasızdı, son kez saçımı durulayarak bornozumu giyip odama geçtim, duş sonrası kremlerimi sürmeye koyuldum. Bir anda mırıldandığımı farkettim, anormal bir şey değildi, müziği çok severim ve aklımda hep bir şarkı olur ama bu, uzun süredir aklımda bile olmayan bir şarkıydı.

"Now I'm holding on for dear life

There's no way that we could rewind

Maybe there's nothing after midnight

That could make you stay"

Benimle kalması...gitmemesi...bir yolu olmalı...

Kendime hakim olamıyordum artık,bir daha hıçkırarak ağlamaya, kafamı ellerime gömmüştüm, artık kendimi üzmek istemiyordum ama hayatımın bir parçası aslında hiç benim olmamıştı, hiç orda yok gibiydi ve bu his beni yiyip bitiriyordu.

"Müzik....müzik her zaman daha iyi yapar." Diye düşündüm ve hemen bilgisayarımı kucağıma aldım, hangi listeyi açtığıma dikkat bile etmeden rastgele, içimden geldiği gibi tıklıyordum. Rahatlatıcı ve çok tanıdık bir ses duyduktan sonra sözler dökülmeye başlamıştı:

"Every time you say to me it's over

You just wanna start again, it's just lies

The girl who cries wolf every day

Ignored by gravity, but in the end, don't ask why"

Gözyaşlarım akmaya devam ediyordu, evet yeniden mutlu olmaya, hayata kendi başıma devam etmeye çalışıyordum ama olmayacak gibiydi. Dakikalar sonra kendimden geçip şarkıya eşlik ettiğimi farkettim.

"Look at me in the eye, is anyone there at all?

Is anyone there at all? I'm not dreaming

Look at me in the eye, is anyone there at all?

Is anyone there at all? Cause I'm not leaving"

Bir anda içim huzurla kaplanmıştı, sanki birisi omzumdan tutup beni kaldırmış, önümde tertemiz bir patika açmış gibi hissediyordum. Gerçekten müziğin gücü beni hayrete düşürüyordu, dipte kaybolmuş haldeyken artık kendime daha çok güveniyordum, eski güçlü,emin, neşeli ve özgür halim uzakta değildi, sadece ruhumda hapsolmuştu. Sanatın işlevi de buydu işte, hapsolmuş yönlerimizi gün ışığına çıkarmak... Gülümseyerek kafamdaki havluyu yavaşça çıkardım ve saçımı kurutmaya koyuldum, bu akşam ben Amerika'ya gitmeden önceki son aile buluşmamız olacaktı ve bir sikkafanın bunu mahvetmesine izin vermeyecektim. Yeni başlangıcım için heyecanım tekrar gelmişti artık...

Son Şans || Michael CliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin