Japonya Günleri

110 10 17
                                    

Hayatımın en güzel günüydü sanırım... yıllardır gitmek istediğim ülkeye sevdiğim adamla birlikte gitmiştim. Onunla el ele yürürken beni durdurup evlenme teklifi etmişti. Olayın şokunu atlatmam uzun zaman almıştı.

O gün havalimanından otele geçer geçmez eşyaları bırakıp dışarıya çıkmıştık, kiraz çiçekleri açmıştı ve etraf çok güzeldi, bir anı bile kaçırmayı istemiyorduk. Michael biraz tuhaf davranıyordu, endişelenmiş gibiydi, terslenme korkusuyla bir şey soramamıştım. Sonunda bir ağacın altına çöktü, ben de sırtımı ona yaslayıp bacaklarının arasına oturdum, kafamı omzuna yasladım. Saçlarımla oynamaya başladı, arada başımı öpüyordu. Karnının kasıldığını farkettim, dönüp ona baktım, karnını ovarak sordum,

"İyi misin tatlım?"

Kafasını evet anlamında salladı, yüzünde her an ağlayacakmış gibi bir ifade vardı,

"Emin misin, hasta hissediyorsan otele dönelim, senin iyi olman benim için en önemlisi"

"Hayır, hiç sorun yok, sadece yol biraz etkiledi o kadar" dedi, ama sesi titriyordu, yanağından hafifçe öptüm, elimi yakaladı,

"Biraz yürüyelim mi?" Diye sordu, onayladım ve pembe kiraz çiçeklerinin altında yürümeye başladık. Elleri buz gibiydi, üşüyüp üşümediğini sorduğumda da sorun olmadığını söyledi ama ben endişelenmiştim.

Sessizce yavaş yavaş yürüdükten sonra bir an beni durdurdu,

Take my hand,
(Elimi tut) *bu kısımda gerçekten elimi tuttu*
Take my whole life too
(Tüm hayatımı da tut) *dans ediyormuşuz gibi kolunu kaldırıp beni döndürdü*

Dizinin üzerine çökmüştü, kafam bir anlığına karışsa da amacını anladığımda ağlamaya başlamıştım,

But i can't help falling in love with you,
(Sana aşık olmama engel olamıyorum)
But i can't help falling in love with you,
(Sana aşık olmama engel olamıyorum)

Şarkıyı bitirdikten sonra onun da gözleri dolmuştu, ceketinin cebinden bir yüzük çıkardı,

"Seni çok seviyorum, hayatıma gelmiş en güzel şeysin. Benimle evlenir misin?"

Gözyaşlarımın ve hıçkırıklarımın arasında

"Evet!"

Diyebildim, hemen beni kaldırıp tutkulu bir şekilde öpmeye başladı, demek ki bu yüzden stres olmuştu. Etraftaki yaşlı çiftler de bizi alkışlıyordu ve onlar da çok duygulanmışlardı, kimbilir belki kendi evlenme tekliflerini hatırlamışlardı.

Akşamı Muumi Kafe'de kutladık. Finlandiya'da ünlü olan maskot Muumi ile pasta yiyip kahve içtik. Michael Japoncasını konuşturdu, onu hiç bu kadar mutlu görmemiştim. Herkese evlilik teklifini kabul ettiğimi anlattı, anlatırken gözleri parlıyordu.

Odamıza geldiğimizde çok yorulmuştum, Michael duşa girdiği sırada uyuyakalmışım. Bir daha uyandığımda Michael boynumdan öpüyordu, yoksa sabah mı olmuştu? Hemen doğruldum,

"Hayır canım, sabah olmadı, sadece yarım saatliğine sızmışsın"

Bunu duyunca rahatlayıp geri uzandım, parmaklarını kolumda gezdiriyordu

"Ama ben uyumak istemiyorum"

"O zaman bilgisayarıma bakabilirsin"

Bana daha yaklaşıp yanağını benimkine sürmeye başladı.

''Ben seninle vakit geçirmek istiyorum ama''

''Şunu tam söyle, amacını biliyorum'' dedim gülerek, Michael'ın kızardığına emindim,kafamı kaldırdığımda yanılmadığımı farketmiştim.

Son Şans || Michael CliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin