Happiness

66 8 6
                                    

Hatırlatma: son bölümde nişanlandılardı

Finaller benim için çok zor geçmişti çünkü çalışmaya hiç vaktim kalmadığı gibi aklım sürekli başka yerlerdeydi

"Belki sonunda senden daha iyi bir öğrenci olacağım Michael"

"Kapa çeneni Bora"

"A-a-Aman Tanrım Didem yüzük takmış!"

"Zaten nişanlılar ve bunu biliyoruz, neden şaşırıyorsun"

"Sevinmeme izin ver Andrew, bu ilişkinin başından beri ben vardım!"

"Tamam, tamam" diye onları susturmaya çalıştım, hiç uyumamıştım ve başım ağrıyordu.

Sınavda sorulara odaklanmakta zorluk çekiyordum, etrafa bakmaya koyuldum. Didem... o kadar güzeldi ki. Bir süre önce daha çok az kilo almışken utanıp hep bol giyiyordu ama şimdi kendine güveni artmıştı, çok tatlı gözüküyordu. Bir anda gözlerimiz kilitlendi ve ilk kez okulda böyle olduğu anda bana gülümsedi, ben de gülümseyerek kafamı kağıdıma eğdim. Neyse ki sabahlamak işe yaramıştı, sınavım o kadar da kötü geçmemişti. Bununla birlikte seneyi resmen kapatmış olmuştuk.

Bora Didem'e Türkiye'ye gideceğini söylüyordu, Didem de:"Keşke ben de gitsem" gibi bir şey söyledi. Sonunda Türkçe anlamaya başlamıştım. Eşyalarımı toparlayıp yanlarına gittim.

"Belki aileniz buraya gelir"

"Güzel olurdu ama Türkiye'yi de özledim"

Sonra söylediklerini anlayamadım.

Eve geri döndüğümüzde olabildiğince neşeli davranmaya çalıştım, ama gülümsemiyordu bile. Buna alışmıştım, modu çok çabuk değişiyordu.

"Bizi böyle cezalandırmayaca devam mı edeceksin?" dedi dudaklarımı büküp,

"Kimleri?"

"Beni ve... kızımızı" dedim ellerimi karnının üstüne koyarak, hafifçe gülümsemeye çalıştı, bunun üzerine onu gıdıkladım

"M-Michael tamam, tamam gülümseyeceğim ama lütfen daha yapma" dedi, sonunda mutsuz gözükmüyordu.

"Ne istersin hayatım?" Diye sordum

"Nasıl yani?"

Derin bir nefes aldım

"Böyle olmana dayanamıyorum! Lütfen içinden gelerek gülümse. Biliyorum, zorlanıyorsun ve hormonlar da yardımcı olmuyor ama küçük bir kızımızın olması harika değil mi?"

"Evet..." dedi başını sallarken yere bakarak.

Saçının yüzüne düşen perçemini tuttum, kulağının arkasına attım. Hafifçe yanağından öptüm

"Sen harikasın..." diye fısıldadım Türkçe olarak

"Bu niçin şimdi?" kendini aşağı görmekten hiç vazgeçmiyordu

"Gerçekten inanamıyorum... Yani şimdi senin içinde bir bebek büyüyor? Düşünmesi bile çılgınca" dedim ve karnına öpücük kondurdum, sonra okşadım, çok hoşuna gittiğini biliyordum ama tepki vermedi,

Son Şans || Michael CliffordWhere stories live. Discover now