Now I'm Holding Onto Dear Life

650 46 14
                                    

Hep böyledir, kendinizi dipte hissettiğiniz zaman bir an gelir, belki de bir ilham; bir özlü söz, bir film sahnesi, bir şiir, belki de bir şarkı... Ve ruh haliniz bir anda değişir, daha mutlu hissedersiniz, hayata inancınız artmıştır. İşte o akşamki durumum tam olarak da öyleydi. Michael şarkının sonunda "Cause I'm not leaving" dediğinde gerçekten de sihirli bir değnekle dokunulmuş gibi moralim birden dipten tepelere yükseldi. Arabayı sürerken düşündüm bir an, gerçekten de yaklaşık 10 sene kadar önce Michael'ı çok seviyordum, gruplarını sürekli dinliyordum, videolarını izlerken içimi mutluluk kaplıyordu. Gerçekten güzel zamanlardı, kendini bu kadar mutlu eden bir şey bulmak harika bir histi. Şu an o hislerimden eser kalmamıştı ancak acaba Michael şu anda ne yapıyordur diye düşünmeden edemedim. Grup dağıldıktan sonra kendini soyutladığını okumuştum bir dergide, hepsi bu kadardı. Hayat insanı nereye sürükler hiç belli olmuyor işte. 


Sonunda partinin verileceği eve vardım. Burası çocukluğumdan beri yazları gittiğimiz evdi. Duvarlarda hala çocukken boyumuzu ölçtükten sonraki işaretlerimiz duruyordu, Tanrım, gerçekten de 2003 yılında baya ufakmışım. Herkese sarıldıktan sonra salona geçtik, arkadaşlarımın bir kısmı da oradaydı. 

Salondaki herkes nişanlımla ayrıldığımı biliyordu, hepsi yakında düğünümüzü bekleyen kişilerdi, bundan dolayı üzerimde gerginlik hissettiysem de onların bildiklerini bana hissettirmemeye çalıştıkları belliydi. İkimizin de arkadaşı olan Ezgi  ise bunu hiç belli etmemeye çalışıp ortadan idare etmek istiyordu, bu yüzden ona kırgındım, ilk beni tanımıştı oysa ki ve kesinlikle ben haklıydım. Ezgi'ye baktıkça aklıma eski nişanlımla ilk tanıştığımız zaman geldi, Ezgi de her şeye tanıklık etmişti. İlk günler aklımdan gitmiyordu. Gözlerimi sıkıca kapayıp kafamı geriye attım ve yutkundum. Annemin sesini duyunca gözlerimi açtım:

"İyi misin canım?"

Gülümsemeye çalışarak:" ah evet ,sadece biraz yorgunum, son toparlanmalar beni baya yoruyor." diye yanıtladım. 

İçten bir gülümsemeyle:"Yemeklere sıra gelince görürüm seni" diye şaka yaptı ki bunda gerçeklik payı aslında gerçekten de çok yüksekti.

Yemek çok lezzetliydi, gerçekten annemin yemeklerini özleyecektim, hatta onunla ilgili her şeyi. Akşamımız eski günleri yad ederek, gençlerin-artık ben her ne kadar genç falan sayılmasam da- planlarını dinlemekle geçti. 

Akşamın sonunda eve, yıllar boyunca yazlarımı geçirdiğim odama göz attım ve vedalaşma vakti gelmişti. Herkese güle güle derken tek tek,lise arkadaşım Irmak beni yanına çekip beni hayrete düşüren bir hızla sıraladı:

"Aklını başına al, o çocuk,adam her neyse seni etkisi altına almıştı ve artık özgürsün, kendi başına bir birey olmanın ve dünyanın öbür ucunu keşfetmenin tadını çıkar." Biraz bozulmuştum, bana ne yapmam gerektiğinin ben sormadan söylenmesinden hoşlanmazdım,art niyetli olmadığını bilsem de...Geri çekilirken bileğimden yakalayıp tekrar kendine çekti ve: 

"Ayrıca.... Adım gibi eminim ki orada öyle bir adamla tanışacaksın ki, Emre ya da öncesi, her şey ama her şey aslında boş gelecek. O kişi seni orada  bekliyor, bence onu göreceğin için sabırsızlanmalısın, ve gözünü dört açmalısın, ne kadar yakınında olduğunu bilemezsin" 

İşte bu sefer kendimi tutamamıştım ve gülmeye başladım:

"Irmak, senin şu hayalperestliğini seneler değiştiremedi, artık benim dünyamda aşk ya da tutku ya da her neyse onlara yer yok. O yüzden boşu yere ümitlenme çünkü benden duyacağın romantik hikayeler Emre ile birlikte gitti." 

Irmak hiçbir şey bilmediğimi ima edercesine gülümseyerek:

"Her zaman bir son şans vardır ve sahibini bekler... Tanrım, senden aşka son şans olma şerefine erişecek kişiyi çok merak ediyorum, umarım olabildiğince çabuk bulursun, ahhh sabırsızlanıyorum " dedi.

Tekrar kahkaha patlatarak ona sarıldım ve evime doğru yol aldım. 

Bunu takip eden 2 gün eşyalarımı tamamen hazır mı diye kontrol etmekle geçti. Sonunda o gün gelip çatmıştı, bavullarımı sürükleyerek kardeşimle havalimanına girdik. Annem ve babam ise çoktan içerideydi. Birkaç saat bekledikten sonra ayrılık vakti gelmişti. Bu ilk gidişim olmasa da artık resmen taşınmış olduğumdan farklı hissediyordum. Hepsiyle vedalaşırken kardeşim kulağıma:"Irmak çok haklı." Diye fısıldayınca kolunu hafifçe yumrukladım. Son bir vedalaşmadan sonra uçağa girdim ve yerime geçtim. Bir süre sonra artık havalanmıştı. Bulutların içinden geçerken İstanbul'a elveda diyorduk. Günlerin yorgunluğu bastırmıştı, biraz kestirmek en iyisi olacaktı, müzik açıp uyku pozisyonuma girdim. Dalmadan önce son duyduklarım:


"No more waiting, we can save us from falling"



----

Elif'ten not:

Bölüm kısa oldu, herkesten özür diliyorum ama hala sınavlarımla uğraşıyorum ve ayrıca başlangıç kısımları o kadar ilginç gelmiyor yazarken, devamı aklımda ve asıl o bölümler için sabırsızlanıyorum. İlginiz için teşekkürler sizi seviyoruuuuum

Son Şans || Michael CliffordWhere stories live. Discover now