4. Bölüm - "İki Kişilik Masa"

57.6K 3K 342
                                    

Pazartesi.

Kim Pazartesi günleri mutlu olabilirdi ki? Bir işim olmasa, ölecek olsam bile... Pazartesi günleri her şekilde berbattı.

"...sen bir avukatsın!"

"Bir yemin ettin... Nasıl olur da bunu umursamazsın?"

"...hareketlerin, sonrasında ne olacağını düşünmüyormuşsun gibi hissetmeme neden oldu."

Doğru hissediyorsun, Taner. Hiçbir şeyin sonunu düşünmüyorum. Sonunu düşünen insan, kaybedecek bir şeyi olan insan demek olur... Ama benim kaybedecek hiçbir şeyim yok.

"Kime diyorum ben!?" annemin sesiyle, bütün düşüncelerimden sıyrıldım. "Hiişttt?!"

"Dinliyorum anne, devam et."

"Valla bilmiyorum kızım, teyzenler evlendiriyorlar kuzenini. Nişanda bile market alışveriş fişinin uzunluğu kadar kurdelelere paralar, altınlar takılmış." heyecanla ekledi, "Tabi bizim market fişleri değil, elaleminkilerin gibi."

"İyi anne..."

"Arzum, senden 5 yaş küçük kız gelin olmuş gidecek, sen kurudun oralarda. Bak bizim Nafiye'nin eltisinin oğlu var ya, seni görmüş internette. Çok beğenmiş!"

"Anne, Nafiye kim?"

"Bizim Gülten yok mu? Onun alt komşusu vardı ya, Zerrin. Zerrin'in kardeşi işte."

Gülten kim diye sormak bile istemiyordum. "Haa, hatırladım!"

"Çocuğun adı Ekrem. Hakkari'de El Sanatları bölümünü bitirmiş. Mis gibi çocuk."

"İşi neymiş peki?"

Geçiştirir gibi hızla konuştu. "Babasının kuyumcu dükkânında. Her neyse aman! İnsanları okuduğu okullara ve bölümlere göre mi ayıracağız?"

"Anne ben Galatasaray Üniversitesi'nde Hukuk okudum. Biraz ayırmaya hakkım yok mu?"

"Sus bakıyım! Sınıf ayrımına hayır. Ayrıca babası kuyumcu... Kızım, boynuna bile kelepçe yaptırırlar. Had, inat etme gel buraya."

Canım acıyordu. Evlenecek zamanım olmadığını bilmiyordu. "Anne... İstemiyorum. Hazır değilim. Ne olur, artık uğraşma."

"Oradan birisini bulduysan, şimdiden UNUT!" neredeyse haykırdı, "Eli öpüp, başa koymayı bilmeyen bir adam getirirsen işin biter! Biz gelenek ve göreneklere bağlı bir aileyiz daima-..."

Sözünü kestim, "Seni özledim anne."

Kısa bir sessizlik oldu. Annem, beni daima sert yetiştirmişti. Çünkü anne sevgisinin çocuğu şımartacağına inanırdı. Bana bir köşeden bana baktı, bende onu uzaktan sevdim. "Bende kızım." Bu sefer laf üstüne laf ederken söylemedi.

"Sadece bil istedim." İçimde bir acı, gözlerime doğru çıkıyordu, "Hep seveceğimi ve özleyeceğimi-..." boğazım düğümlendi.

"Kabus falan mı gördün?"

"E-evet... Sizden çok çok uzağa taşınıyordum." Gözyaşlarımı o beni görüyormuş gibi hızla sildim. "Her neyse, ben kapatayım."

"Ekrem'i düşün. Görüşürüz," dedi ve telefonu kapattı.


Telefonu sehpaya bıraktım ve koltuğa uzandım. Babam, orduda çalışmış emekli bir pilottu. Annemde ev hanımıydı. Yani dizilerdeki zengin ailelerden değildik. 

O an kendimi tutamadım ve içim çıkana kadar ağladım. Annemin ve babamın o ifadesini düşündükçe, gözyaşlarımı daha da çok arttı. Ben, ölümle baş edebilirdim. Ama ya onlar?

Son Nefeste (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now