Özel Bölüm

67.1K 3.3K 584
                                    

Çok uzun zamandır beklenen bölüm geldi ❤ İlginiz ve aynı zamanda anlayışınız için çok teşekkür ederim. Son Nefeste'yi yazmak benim için hep çok zor olmuştu. Bunun üstüne bir de kurgusal hatalar eklenince açıkçası işin içinden nasıl çıkacağımı bilemedim ama cesaretimi toplayıp, her şeye rağmen yazdım. İnşallah beğenirsiniz.

Bu arada kitapta küçük/büyük düzenlemeler olacak ama yayından kaldırmayacağım. Haberiniz olsun:)

İyi okumalar...

1 Yıl Sonra

Göğsümü yakan hıçkırığı güçlükle tutarak, hastanenin sensörlü kapısından dışarıya çıktım. Şener beni görür görmez arabadan indi ve kapıyı açarken soru sorarcasına gözlerimin içine baktı. Buna rağmen hiçbir şey demeden arabaya binip, çantamı yanımdaki boşluğa attım. O da kısa bir duraksamadan sonra kapımı kapattı ve şoför koltuğuna yerleşti. 

"Mezarlığa gitmek istiyorum."

Kemerine uzanan elinin havada asılı kaldığını gördüm. Bakışlarımı istemsizce dikiz aynasına doğru çevirdiğimde göz göze gelmiştik. "İyi misiniz?"

"Hiç bu kadar iyi olmamıştım," dediğimde gözümden yaşlar akmaya başladı.

Kaşları çatıldı. Yüksek ihtimalle şu an delirdiğimi düşünüyordu. Yine de bunu dile getirmedi ve kemerini taktıktan sonra arabayı çalıştırdı. Bir süre takip ettiğimiz kalabalık yol, tıpkı yaşı ilerledikçe dostları azalan bir insan gibi yalnızlaştı.

Bozuk bir çeşmeden farkı kalmayan gözlerimi daha kolay kurutabilmek için dirseğimi cama dayadım ve işaret parmağımı yanağıma doğru yaklaştırıp, her yaşın yolunu acımasız bir eşkıya gibi kesmeye başladım.

"Geldik Arzum Hanım."

Mezarlığı görmüş ve arabanın durduğunu fark etmiş olsam da ihtiyacım olan şey bu cümleymiş gibi yavaşça doğruldum. "Teşekkür ederim."

Çantamı alıp, Haziran ayının ılık sıcaklığında yürümeye başladım. Attığım her adım bana acı veriyordu. Sanki ayağımın altındaki arnavut kaldırımı değil, yeni dökülmüş ziftti.

Yine de içimde özlemle burkulan yanım, umutsuzca seviniyordu ve hiç kavuşamadığı bir şeyi göreceği için teselli buluyordu. 

Başımı ürkekçe kaldırdım. Çantamı yavaşça yere bırakıp, küçük beyaz mermerin kıyısında köşesinde bir yer buldum kendime.

"Merhaba." Bir sürü ağacın içinde görmem mümkünmüş gibi cıvıldayan kuşlara bakmaya çalışırken, "Oğlum..." diye fısıldadım titreyen sesimle.

Allah'ım, hala çok zordu.

"Sanki..." Bakışlarımı renkli çiçeklerine çevirdim, usulca okşayarak sevdim toprağını. "Sanki kucağıma daha çok yakışırdın sen. Yine de olsun..." Burnumu çekip, gözyaşlarımı sildim. "Ağlamıyorum. Görüyormuşsun gibi hissediyorum, o yüzden bak, ağlamıyorum."

Öylece konuşmadan, dimdik durmaya çalıştım ama başaramadım. Güçsüzce elimi taşa koyduktan sonra alnımı dayadım.

"Ben de seni görebilmeyi isterdim," dedim çaresizce. "Eğer... Eğer sen..." O kelime boğazımı tıkadı. "Şey... Yaşasaydın iş-te... Neredeyse bir yaşında olacaktın. Kocaman bir Umut! Eminim ki çok güzeldin, biliyorum. Güzelsin..." Aklıma bir şey gelmiş gibi telaşla doğruldum ve çantamı kucağıma aldım. İçini karıştırırken yaşlar yine gözümü doldurmuştu.

"O da öyle olacak... Bak!" Katladığım kağıtların arasındaki küçük fotoğrafı iki parmağımın arasına tuttum. "Umut, bak... Bu senin kardeşin... Ben... Ben bir daha anne oluyorum," dediğimde aldığım cevap koca bir sessizlikti ama... Bütün dünya bana sarılmış ve tebrik etmiş gibi hissediyordum. "Şaka gibi değil mi? İnanasım gelmiyor. İki üç kere kontrol ettirdim belki tümördür de onlar bebek görüyordur diye ama... Değil!" Utanmadan hıçkırırken, kendimi inandırmak istercesine bir kez daha mırıldandım: "Değil... Ben hamileyim."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 26, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Son Nefeste (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now