17. Bölüm

3.6K 347 70
                                    


Melisa bana acıyarak bakıyordu. Hira'nın ondan bir farkı yoktu. Gülerek onlara baktım, onlara daha başımdan geçenleri anlatmamıştım. Yıllarca beraber geçirilen yıllardan sonra duruşumdan sorun olduğunu anlıyorlardı.

''Ben bir pasta daha alacağım.''

''Bir sorun mu var?'' ben ayağa kalktığımda eş zamanlı konuşmutuk. Melisa'ya daha fazla gülümsedim.

''Nereden çıkardın?'' yerime oturmadım.

''Dün tüm gün ortada yoktun.Bay Leo sana ulaşamayınca tüm sinirini okuldan çıkardı. Bay Leo'ya bile cevap vermemişsin...''

''Bunlar oldu diye kötü bir şey olması gerekmez.'' Sözünü kesmiştim.

''Cümlemin devamında deliller gösterecektim...'' Masanın üstündeki beş tabağı göstererek tek kaşını havaya kaldırdı. ''Bu pastaları tek başına yedin.''

''Evet, meyveli olanı beğenmedim.'' Dediğimde Melisa gergince arkasına yaslandı.

''Ben pasta almaya gidiyorum.'' Cevap vermeden büfeye ilerledim. Kafamı meşgul etmek için hangi pastayı yemem gerektiğini düşünüyordum. Dün olanları düşünmemeliydim. Athan'la gidip konuşacak gücü kendimde bulmuyordum. Kafeteryadaki büyük fışkıran su heykelini geçtiğimde kafeteryanın en uç kısmında oturan Athan'ı gördüm. Yaptığı sürekli yaptığı iki şeyden birini yapıyordu resim çiziyordu. Bakışlarını kaldırdığında göz göze geldik. Onu görebilen sadece bendim, o masanın üstündeki gözlüğünü alıp taktı. Tekrar baktığında beni görünce, tepki vermeden gözlüğünü çıkarıp resmine geri döndü. Derin bir nefes alıp büfeye geri döndüm.

''Beyaz çikolatalı pasta...'' cümlemin devamını getiremeden kız gülerek bana baktı. Niye böyle sırıtıyordu.

''Bay Stewart son beyaz çikolatalı pastamızı aldı.'' Dediğinde samimi olmayan şekilde sırıttım. Athan'la ayrıldığım duyulursa... Bu sefer Küba'ya gidecektim. Samimi solcularla kavga ederdim. Dönüp gidecekken kız beni durdurdu. ''Çok yakışıyorsunuz, bana sorarsanız Pier de Bay Stewart'ı seviyor.''

''Te... Teşekkür ederim fikrin için.'' Şaşkınca ona baktım. Pier nereden çıkmıştı? Ben yokken Athan'ın yanında mı dolaşmıştı? ''El insaf be, dün ortalıkta yoktum.'' Diye mırıldandım. Buna Athan izin mi vermişti? Bakışlarım direkt Athan'ı buldu. Masasındaki pastayı yeni görüyordum. Önünde meyve tabağını çiziyordu. Sinirliydim. O pastayı istiyordum. Pier'e o pastayı bırakmayacaktım. Duruşum kendiliğinden dikleşti, avına giden çıta gibi hissediyordum kendimi. Emin adımlarla ona ilerledim. Yaklaştıkça Pier'in kokusu geliyordu burnuma. Psikolojimi iyice bozmuşlardı. Sinirim daha da artıyordu. Masaya gelip durduğumda Athan kalemle elmayı düzeltiyordu. Beni hissedince bakışlarını kaldırdı ve elma yuvarlanıp masadan düşerken bozuntuya vermeden ayağımla sektirip yakaladım ve sertçe masaya bıraktım. Edward Cullen birde ben bu hareketi yapabiliyordum bunu kızlara söylemiştim. Athan bir elmaya bir bana baktı. Şaşırmıştı. Elmayı yakalama şeklime mi yoksa oraya gitmeme mi şaşırmıştı anlayamamıştım.

''Pastayı istiyorum.'' Dediğimde tek kaşını kaldırıp bana baktı.

''Çok konuşkansın.'' Dedikten sonra resmine döndü. Sinirle tam karşısına oturdum.

''Ne konuşayım? İstediğin özel bir konu var mı?'' öfkeme yenik düşüyordum. Gözlerimden alevler saçtığıma emindim. Kendime öfkeliydim ve bunu Athan'dan çıkarıyordum.

''Konu belli, özel bir isteğe gerek yok.'' Benim tersime o sakindi. Tabaktaki meyveleri çizmeye devam ediyordu.

''Pekala... Onunla aramda hiçbir şey olmadı. İki yıl önce...''

Eva; Geçmişten GelenWhere stories live. Discover now