23. Bölüm

2.5K 196 61
                                    

Yeni hikayem olan tarihi kurguyu profilimde bulabilirsiniz. İyi okumalar...

Masanın üstündeki çiçekleri birkez daha düzelttim. Bu kaçıncı düzeltişimdi bilmiyordum. Athan biraz sonra gelirdi. Beni seviyordu bence... Bence.

Bencilcenin bir değişiydi bence. Ben bencil olmayı asla bir adım ileri taşıyamamış biriydim. Acıyla sırıtarak masadan iki adım uzaklaştım. Mükemmel gözüküyordu. Bir sürü yemek yapmıştım. Önümüzdeki bir haftada bunları yiyecektik ama Athan'ın bilgiyi bu gece bilmesine gerek yoktu. Kapı sesi düşüncelerimin arasına girdiğinde heyecanla dudağımı ısırdım. Gelmişti. Uzun beyaz bir elbise giymiştim, güzel bir topuklu, kısa saçlarımı açmıştım. Sadece mat kırmızı bir ruj sürmüştüm. Kapıyı erken açabilmek için tipim düzgün mü diye kontrol dahi etmedim. Tek kontrol ettiğim kapıdakinin Athan olup olmadığıydı.

''Hoşgeldin.'' Kapıyı neşeyle açtım.

''Hoşbuldum.'' Athan tüm neşesizliğiyle cevap verdi. İçeri girip ayakkabılarını çıkardı. Sessizce içeri geçti. Omuzları çökmüş bitkin yürüyordu. Yorgundu. ''Bugün çok yorucuydu. Bayılmadan eve gelebilmem mucize!''

''Belli oluyor.'' Diye mırıldandım. O bunu duyamayacak kadar yorgundu. Oturma odasına girince duraksadı.

''Yemeği neden buraya kadar taşıdın ki? Kendini yormasaydın, mutfakta yerdik.'' Dönüp yanağıma küçük hızlı bir öpücük kondurdu. Kendince teşekkür etme sitiliydi.

''Hayır, yorulmadım.'' Dedim. Athan'ın sofraya oturmasını izledim. Bitkin bir hali vardı. Tabağına koyduğum orkide tanesini alıp kenara öylece itti.

''Ben çok yoruldum...'' derken konuşmak için fazla enerji sarf ediyordu. ''Rapunzel'in peşinde koşturdum. Sonra bir hastam fenalaşınca ameliyata girmek zorunda kaldım.''

''Ah, Rapunzel... O kızın gerçek ismi ne?''

''Rapunzel, Allah bilir hangi uyuşturucu maddenin etkisindeyken kıza bu ismi verdiler.'' Derken taze fasulye yemeğinden aldı. Önce kokladı, sonra dilinin ucuyla korkakca tadına baktı. Beğenmiş olmalı ki kaşığın tamamını yedi. ''Bu çok güzel, sen mi yaptın? Yemiyorsan alıyorum.'' Masanın ortasındaki servis tabağını önüne alıp yemeğe başladı.

''Ben yaptım, Türk yemeği.'' Diye mırıldandım. İştahım kaçtığı için sadece su içmekle yetindim. Ayağımdaki topukluları çıkarıp masanın altında bıraktım. ''Yalandan da olsa güzel olmuşsun der insan.''

''Ne dedin?''

''Hiç.''

''Türkçe öğrenene kadar bana böyle kızacaksın herhalde.'' Derken hafifçe sırıttı. Bende yapmacık şekilde sırıtıp suyumu bir dikişte içtim. Bu adam beni sevmezdi. Öğrenmeye de gerek yoktu. Güzel yemekler yemek için evlenmişti. Yemek yiyişinden belliydi. Tekrar bir bardak su doldurup içtim. Üçüncüyü doldururken Athan durup bana baktı. ''Eva, iyi misin?''

''Susamışım.'' Demekle yetindim ve üçüncü bardağımı içtim. ''Tuvaletim geldi.'' Hızla ayağa kalktım. Athan'ı masada salonun ortasında yalnız bıraktım. Tam odadan çıkacakken bana seslenince durdum.

''Eva, elbisen...'' dediğinde gülerek ona döndüm. En sonunda anlamıştı. Güzel giyinmiştim, güzel yemekler yapmıştım ve sofrayı güzelce hazırlamıştım. ''Leke olmuş sanırım yada dur...'' cebinden gözlüğünü çıkarıp taktı. ''Hayır yanlış görmüşüm.'' Sinirle ayağımı yere vurup odadan çıktığımda Athan şaşkınca bana bakıyordu.

*

''Ben uyuyorum!'' boğuk sesle suyu kapatıp kafamı duşa kabinden çıkardım.

''Efendim Athan?'' bağırdım. İkinci bir ses gelmemişti. İlk söylediğini zaten anlamamıştım. Bir şey mi olmuştu? Onu sofrada öylece bırakmıştım, duş almak için banyoda dakikalar harcamıştım. Hızla duşa kabine kafamı sokup durulandım. Duralanmam hızlı sürmüştü. Hızla elime geçen ilk havluyu bedenime sarıp odadan çıktım. Karanlıktı. Athan odaya gelmemiş miydi? Yanlış ses duymuş olmalıydım. Athan'a çok kızmıştım ve onun sesini duymuş olmalıydım. Zihnim bana oyun oynuyor olmalıydı.

Eva; Geçmişten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin