40. Bölüm

721 92 9
                                    

Athan;

Yatağın çaprazında duran tekli koltukta oturuyordum. Bu açı mükemmeldi. Başımı sağa çevirdiğimde uyuyan Eva'yı görüyordum, sola çevirdiğimde bahçeyi görüyordum. Sabah namazından sonra Eva uyumayı tercih etmişti. Beni uyku tutmamıştı. Misafirlerimizde uyuyordu. Ses yapmamak için yarım saattir burada oturuyordum. Şikayetçi değildim. Eva'yı görebildiğim her saniye benim için değerliydi. Yıllarca bu anı beklememiş miydim? Beklemiştim. Hafifçe gülümsedim.

Yatakta yastığa sarılmış yatan kadın yıllar önceki Eva'mdı hemde değildi.... Zaman ondan çok şey almıştı çok şey vermişti. Neşesini almıştı ve olgunluk vermişti. Neşeliydi ama tanıdığım Eva değildi. O zamanlar çocuk olabilirdi ama gözlerine bakınca yaşadığı acıları görebiliyordunuz. O çok iyi bir oyuncuydu. Hollywood'da olsaydı tüm ödülleri toplardı. Hala benim yıllarca beklediğim Eva'ydı. İnsanlara sevgiyle bakmayı biliyordu. Çizgisini asla bozmayan zeki Eva'ydı.

Eva kımıldandığında nefesimi tuttum. Asla geç uyumazdı. Uykusunu almadan uyanmasını istemiyordum. Günlük programına çok sadık biriydi. Doktora tezi ve üniversitedeki vakti için 8 saat ayırmıştı. Gününün 8 saatini bu iki şeye ayırıyordu. 8 saat mutlaka uyuyordu. Haftasonları üniversitede ders vermediği vaktini bahçede geçiriyordu. Bahçeyi rengarenk çiçekler ile doldurmuştu. Küçük bir serası vardı. Günlük sporunuda aksatmazdı. Gerekirse başka işlerle uğraşırken egzersiz yapardı. Üzüldüğüm tek konu eskisi gibi sanat için vakit ayırmıyordu. Sesi, piyano çalışı, dans edişi... Hiçbiri yoktu. Eva'mın içinden hayat enerjisini almış gibilerdi...

En önemlisi ise asla ama asla aksatmadığı tek şey vardı 4 saatini üst kattaki çalışma odasında geçiriyordu. Ben o odayı görmemiştim. Görmeyecektimde. Evlenirken anlaşma yapmıştık Eva'nın benden istediği tek şey çalışma odasına girmememdi ve orada geçirdiği zamanı sorgulamamdı. Bu konu hakkında o günden sonra birkez konuştuğunu görmemiştim. Geriye kalan 4 saati diğer işlerine ayırırdı. Bu işlerden biri bendim. Bazen bu zaman yetmezse üniversiteki zamanından çaldığını fark ediyordum. İkimizde yoğunduk ve bu yüzden onu asla sıkıştırmıyordum. O her şeye yetişmeye çalışıyordu. Eğer bunu gördüğüm halde anlayışsız olursam bencil olmuş olurdum. Tüm hayatımı mesleğime adamıştım. Genç yaşımda istediğim konuma yaklaşmıştım. Daha çok yolum vardı ama büyük bir adım atmıştım. Şimdi Eva'nın adımlarını engellemem haksızlık olurdu. O alanında çok başarılıydı. Sadece akademik kariyeri yoktu bu başarıda. Çalışma odasına 4 saat kapanıp akademik çalışma yapmadığını biliyordum. Üzerinde bu kadar yük varken bile büyük ölçüde aynı kalmıştı. Ben nedense bu Eva'yı daha çok sevmiştim.

Ayağa kalkıp Eva'nın üzerini örttüm. Bahçeye çıktım. Gün yeni aydınlanıyordu. Temiz havayı içime çektim. Gerindim. Bakışlarımı gökyüzünden indirdiğimde kahve ile mutfağın verandasında oturan Noach'ı gördüm. Bacak bacak üstüne atmış uzaklara dalmıştı. Ona doğru yaklaştım. Fark etmedi. Düşüncelerini bölmeden mutfağa girdim. Kahve alıp geri çıktım. Masanın diğer tarafına oturdum. İkimizde bir süre konuşmadık.

''Sanırım düşüncelerin gelecekle ilgili.'' Dediğimde sessizliği bozan ben olmuştum. Noach cevap vermedi. Beni duymamıştı. Kahvesini de içmiyordu. Aniden bana döndüğünde suratı ifadesizdi.

''Ne kadar tuhaf değil mi?'' sorusuyla ona bakakaldım. Neden bahsediyordu?

''Ne tuhaf?'' sorusuna soru ile karşılık verdim. Başka ne söylemem gerekiyordu bilmiyordum.

''Hayat. Üç yıl önce seninle ilk tanışmamız Avustralya da kahve içerken olmuştu. Şimdi yeğenimin evinde kahve içiyoruz. Daha tuhafı sen onun eşisin.'' Susup önüne döndü. Normalde söyledikleri alınacak kelimeler barındırıyordu. Ses tonu ve tavrı asla aşağılayıcı değildi. Bir şeyleri düşündüğü belliydi.

Eva; Geçmişten GelenWhere stories live. Discover now