28. Bölüm

2.7K 176 11
                                    


İyi okumalar...

''Athan, lütfen beni dinler misin?'' Athan kendini muayene odalarından birine atınca peşinden ben de girdim. Beyaz önlüğünü çıkarıp sedyenin kenarına bıraktı. ''Yapma plastik cerrah bulalım. Hem... Dövmen bozulacak.''

''Umurumda değil.''Athan iğneyi ayarlarken kararlıydı.

''Kendini dikeceksin!''

''Yapmadığım şey değil. Eva, ben Suriye'de doktorluk yaptım. Ben ve Allah vardı başka kimse yoktu.'' Derken oda da ayna arıyordu. Duvarda asılı olan aynayı en sonunda görmüştü. Bilerek ona söylememiştim. Bulduğunda durup koluna baktı. Öylece dikemezdi. Derin bir nefes aldım. Yanına yaklaşıp elimi koluna koydum. Parmak uçlarımda yükselip omzunu öptüm.

''Ben yaparım.'' Hafifçe kolunu okşadım. Aynadan bakışlarını gördüm. ''Ben de Filistin'de hemşirelik yaptım.'' Dedim gururla. Elindeki iğneyi alıp yerine geri bıraktım. Athan'ın elinden tutup sedyeye götürdüm. Oturmasını sağladıktan sonra yarayı temizlemek için malzeme dolabına ilerledim.

''Nasıl gittin?'' dediğinde durdum. Omzumun üstünden dönüp ona baktım. Acıyla gülümsedim.

''Zor değil, zulüm nerdeyse bir zamanlar oradaydım. Hızlı yaşıyordum bu hayatı.'' Kısacık bir cevap vermiştim. Athan vazgeçmemekte kararlıydı. ''Yaşlanmadan önceydi.'' Sırıtarak ona baktım. Bu onu yine de memnun etmemişti.

''Bu sefer bir yıl kaldın. Öyle söylemiştin.'' Dedi. Elimde pamukla ona döndüm. Cevap vermeden yanına gidip oturdum. Kolundaki temiz yaraya baktım. O kızı... Eğer o kazık Athan'ın koluna sıyırıp geçmeseydi... O doktordu. ''Acıdı.'' Diye dişlerinin arasında tısladığında ona baktım.

''Özür dilerim.'' Dedim.

''Sorduğum soruya cevap verirsen kabul ederim.'' Sinsice sırıttı. Yine cevap vermedim. Kaçmak işe yaramayacaktı.

''Filistine çok gittim. İşgal güçlerinin gayrimeşru devletleriyle iş yapıyorduk. Tabi bana bunlar öğretilmiyor. İş için bir ülkeye gidiyorduk. Ben sıradan gidip geziyordum. Bazen bomba sesleri duyuyordum, bir sürü yalanlar söylenip üstü kapatılıyordu. Bir gün Rosalinda ile karşılaştım Filistin sokaklarında. Beni bir arkadaşıyla tanıştırdı. O taş sokakta, hiç yabancı olmadığım havayı solurken, atalarımın izlerimin üzerinde dikeliyordum. Bir Hristiyan, Yahudi ve Müslüman dikeliyorduk. Rachel, Rosalinda ve Eva. Ne güzel birleşim değil mi? O zaman farklı baktım Filistine, tarihle ilgilenir misin?'' kafamı Athan'a doğru kaldırdım. Tüm dikkatiyle beni dinliyor ve izliyordu. Kafasını olumlu anlamda salladı. ''Güzel, tarihten kaçan her insanın aptal olduğunu düşünürüm çünkü cahil kalmayı tercih ederler... Tek bir şey gördüm tarihte herkes çıkarları için oradaydı. O çıkara tek engel Müslümanlardı. Küfr bir araya gelmişti. Hedef birdi. O hedef olan biz tektik. Hiç düşündün mü bu savaşları en çok destekleyenler kim diye? Cevap vereyim mi?'' Athan gözümün içine baktı. Gözlerinin içindeki merakla alayla sırıttım. ''Biz. Silah satışından ne kadar para kazandığımızı biliyor musun? Kadınlara ne kadar kozmetik satarak zengin olduğumuzu biliyor musun? Hazır gıdalar sattıktan sonra sattığımız ilaçlarla ne kadar kazanıyoruz? O ilaçların yan etkilerinden ne kadar kazandığımızı? Moda dediğimiz şeyden ne kadar kazanıyoruz? Kısaca Athan lüks yaşam bize neler getiriyor haberin yok.''

''Nasıl?'' derken kolundan bakışlarını ayırdı.

''Çinlilerin bir atasözü var. İki Yahudi bir araya gelse şirket, iki Türk bir araya gelse Devlet kurar. Avrupadaki reformlardan sonra şirket kurmak ancak bizimkilerin aklına gelirdi. İnsanların tarımdan sanayiye ilgisinin artması ve şehirleşmenin hızlanması işimize geldi. Şuan zengin ile fakirin, devletler arasındaki zengin fakir oranlarının dengesiz olması bu yüzden. Sermayeyi sayılı insanlar alıyor. Dünya üzerinde 7 milyar insan var ve Athan tüberküloz, AİDS, sıtma nedeniyle ölen insanların toplamından daha fazla insan açlık sebebiyle ölüyor. Sence yiyecek lüks bir şey mi? En temel ihtiyaç değil mi? Bize lüks gibi gösteriliyor ama doğa bize bunları sunarken biz lüks diyoruz. Doğal afetler, sömürüler, savaş halleri bunlar olduğunda evet yiyecek lüks ama sömürü ve savaşı biz yapmıyor muyuz? Ne çok soru var kendimize sormamız gereken. Bunların yerine ne güzel de yalanlarla uğraşıyoruz.''

Eva; Geçmişten GelenWhere stories live. Discover now