34. Bölüm

568 86 6
                                    


Başkalarına akıl verdiğime göre kendime akıl verme sırasındaydı. Athan'ı bulup konuşmalıydım. Pier'i eğitmek istiyorsa eğitmesine izin verecektim. Elbette bir yerde bir hata yapacaktı. Ben o zaman demiştim diyecektim. Kafeteryaya girip etrafıma bakındım. Athan ve tayfası yoktu. Telefonuma baktım. Son mesajıma cevapta vermemişti. Kendi imkanlarımla onu bulacaktım. Mesaj atarsam geri dönmeye bilirdi. İlk olarak dinlenme odasına bakacaktım.

Dinlenme odasından içeri girdiğimde kahve içen iki doktor vardı. Gülümseyerek onlara selam verdim. İçeri tarafa baktım. Orasıda boştu. Odasında olabilirdi, hasta ziyaretine çıkmış olabilirdi, acilden çağırmış olabilirlerdi,hastahane kafeteryasında olabilirdi. Bir sürü yer vardı!

''Acilden çağırıyorlar koş.'' Doktorların sesiyle kafamı kaldırdım. İkisinin aceleyle odadan çıkışını izledim. Biri genel cerrahtı, o zaman Athan acilde olamazdı. Athan orada olsaydı diğerini çağırmazlardı. Amerika da ölmeyecekseniz pek hastahaneye gelmezdiniz. Diğer seçenek zenginseniz veya iyi bir sağlık sigortanız varsa hastahane tercihiniz oluyordu. Kapı yavaşça kapanırken içeri tek başına Pier girdiğinde kaşlarım havaya kalktı. Bazen hayat size küçük süprizler yapabilirdi. Beni gördüğünde durdu. Etrafına bakındı. Sadece o ve ben vardık.

''Eva nasılsın?'' ses tonunda küstah bir ifade vardı.

''Mükemmelim. Kocamı arıyordum, akşam için özel planlarımız var.'' Dilimi tutağımın etrafında gezdirdim. Allah'ım umarım seksi görünmüşümdür. Pier'in alaycı sırıtışıyla bir şeyleri yanlış yaptığımı düşündüm. Derdi bu değildi.

''Athan, David'in evinde kalmıyor mu? Dün akşam lazım olan dosyaları David'in evine götürdüm. Yoksa kavga mı ettiniz? Benim yüzümdense doğru karar olmuş.'' Derken alaycı sırıtışı daha da büyüdü. Kaşlarımı çattım.

''Nasıl bir... Neyse senin için terbiyemi bozamam. Kocam, kocam lafımı tırnak içinde söylüyorum Athan evli. Kendine çeki düzen ver. Birbirimizi seviyoruz.'' Dediğimde kendimi çok klişe hissettim. Ucuz bir Türk dizisinde oynuyormuşum gibiydim. Repliğimin bu olduğuna inanamıyordum. Birde ağlarsam tam olacaktı.

''Eva annen sana öğretmedi mi? Erkeklerin sevgiden daha çok sevdikleri bir şey var...'' eliyle bedenini gösterdi. ''Sende fena değilsin ama nasıl kullanacağını bildiğini sanmıyorum.'' Derken aşağılayıcı bir bakış attı. Ses çıkarmadım. Son cümlesinede takılmadım. Ondan daha iyi bedenimi kullanmayı biliyordum. İma ettiği şeyin fiziksel görünüş olduğunuda sanmıyordum. Ondan daha güzel fiziğim vardı. Takıldığım yer annemin bana hiçbir şey öğretmemesiydi... Pier'in odadan çıkışını izledim. O beni alt ettiğini sanmıştı. Herkes karşısındaki susunca onu yendiğini sanmaz mıydı? Kimse sessizliğin altındaki gerçek sebebi bilmezdi.

Annemin bana ne öğrettiğini düşündüm... Düşündüm... Düşündüm... Hiçbir şey yoktu. Annem ile olan anılarımı düşündüm... Düşündüm... Düşündüm... Çok etkileyeci bir anım yoktu. Anılarımın toplamı on taneyi geçmezdi. Annem yaşıyordu fakat ölü bir anneden farkı yoktu. Üç kardeşim içinde bu durum geçerliydi. Babamda ondan farklı sayılmazdı...

David'in bebeği ile daha çok vakit geçirmişti. Kendi yeğenimi kıskanmıyordum ama gerçek buydu. David'İn kızı Elif annemi daha çok görmüştü. Torununa yakın olabilmek için David'İn yanındaki eve bile taşınmıştı. Annem yıllar sonra bize en yakın konumda yaşıyordu. Bu inanılmazdı. Ben bu durumda bile hiç anneme gitmeyi düşünmemiştim. Anne kavramının hayatımda yarattığı boşluğu kendi annemin doldurabileceğini düşünmüyordum. O benim hayatımda yer almamayı seçmişti. İki sorumsuz insanın bir araya gelip aile kurma çabasının ürünüydük biz üç kardeş. Şimdi ise herkes kendi hayatını yaşıyordu. Kafalarına göre geziyordu ikisi, ortalıkta kocaman olmuş çocuklarından bahsedip nasıl büyüttüklerini anlatıyorlardı. Nasıl yalanlar uyduruyor olabilirlerdi?

Eva; Geçmişten GelenWhere stories live. Discover now