🍂Giriş🍂

13.9K 793 40
                                    


Selamlar efendim 🙆
İlk satırlarını okuyacağınız bu hikaye, Deli Yürek ve Azap Meleğinin hikayesidir.
Olası bir gözyaşı, yada kıllanma durumunda, yorum butonumuzun, özel mesaj kutumuz hizmetinizdedir.

İlk bölümden bize kucak için siz gönül dostlarını, en kalbii duygularımla selamlıyorum :D
Romantizm kategorisine uygun gördüğüm hikayemizle, güzel yerlere gelebilmek ümidiyle :)

Multimedya - Azap Meleği

“Ben yalnızca kendimi motorumun üzerinde iyi hissediyorum, Anne!”

“Yusuf! Bana sesini yükseltme.”

Seslerin yükseldiği malikane, Kahramanlar malikanesiydi.
Yusuf, on yedi yaşında motor tutkunu bir gençken, Annesi ve babası bu duruma oldukça zıt bir görüşe sahipti.

Annesi Eylül Hanım, her seferinde oğluna bu konuda nasihat ederken, bu defa tutamamıştı kendini Yusuf. İlk defa Annesine sesini yükseltirken, saniyesinde pişmanlıkla oldukları salonu terk etmek istemişti.

Kapıdan tam çıkacağı esnadaysa, karşılaştığı buz gibi surat, Ege Kahraman’a aitti...

Biricik karısına en çok sevdiği tatlıdan alarak evine döndüğü esnada, oğlunun sesini duymuştu.
Eylül’ünün oğluna olan hassasiyetini bilen Ege bey, elindeki paketi yere bırakarak kendisinden kısa olan oğlunun karşısında durup, kaşlarını çattı.

“Yusuf!”

Yusuf, henüz salondan çıkmadan yaşadığı pişmanlık duygusu, babasının gözlerinde gördüğü sinirle harmanlanınca yumruklarını sıktı.
Böyle bir sahne de başrol olmaktan, nefret ediyordu.
Bir Erkek, karısını bu kadar sevip üzerinde titreyebilir miydi?
Yeşil gözlerini Babasının öfkeli çehresine dikerek, yanıt verdi.

“Efendim Baba?”

Yusuf bu gözleri çok iyi tanıyordu, çocuk olup onunla oynadığı zamanlarda da.
Yaramazlık yapıp, cezaya maruz kaldığında da, babasını çok iyi tanırdı.

“Hatırlıyor musun oğlum, küçük bir çocukken seninle yaptığın her şeyin karşılığı olduğunu öğrenmiştik.
Her hatanın bir telafisi, yada cezası olduğu gibi.”

Yusuf, babasının ona bir kaç kelime söyleyip annesini üzdüğünü belirtmesini beklerken, cezadan söz ediyordu.
İyi de o motor sevmekten başka bir şey yapmamıştı ki.

Baş kaldıracak olsa, hatalı olduğunu bildiği için ses çıkarmak yerine sonucu beklemeyi, daha mantıklı buldu.

“Evet, hatırlıyorum Baba.”

Ege bey, kısa bir an Eylül hanıma bakıp tebessüm ederken, oğluna çevirdiği gözleri çelik zırhlı gibi korunmalıydı ona karşı.
Çünkü Baba yüreği  dayanamaz oğluna sarılır, nasihatler ederdi yoksa.

“Sana bu yaptığın hatanın bedelini söyleyeyim mi, oğlum?”

Yusuf omuzlarını dikleştirip ‘Vereceğin cezaya hazırım’ imajı çizerken, Ege bey sağ elini oğlunun ensesine yerleştirip gözlerine bakarken, cevap verdi ona meydan okuyan oğluna.

“Bir hafta boyunca Sinem ne derse onu yapacaksın. Okula getirip götürmekten, yemeğine kadar.”

Yusuf’un çatılan kaşları Ege beye keyif verirken, ensesinden elini çekerek salona girdi.
Onu ayakta bekleyen karısına sarılırken, Yusuf babasına dönerek itiraz etmeye kalktı.

“Baba se—“

Eylül hanım, bu defa eşinden önce davranarak, elini öne doğru uzatıp parmaklarını sallayarak cevap verdi.

“Hatta Yusuf! Ojelerini bile birlikte sürebilirsiniz, Sinem’in  her tırnağına sürdüğü ayrı renk ojelerle başa çıkabilirsin umarım.”

Yusuf, elleri iki yana düşmüş vaziyette Annesine bakarken, vazgeçerek evin kapısını çarpıp çıktı.
Babası bir ceza verdiğinde, geri dönüş hiç olmamıştı şu ana kadar.
Ama bu verdiği ceza; beterin beteriydi.

Bir defa Yusuf’a göre kızlar, sürekli konuşan hiç susmayan, saçma varlıklardı.
Cezası Ezgi, Yaprak hatta Yağmur ablası olsa bile, kabul ederdi.

Ama Sinem; tam bir Azap Meleğiydi.
 

Yorumlarınızı eksik etmeyin :)

PALYAÇO -Tamamlandı-Where stories live. Discover now