🍂7~Yusuf'um sana emanet🍂

5.5K 499 32
                                    

Bu bölüm, merakla bekleyen tatlı okurum Meryem'e gelsin :)

Yusuf, yüzüne kapanan telefonla kolları iki yana düşerken, okyanus kolunu sıkıca kavrayarak kendine gelmesin için hızla sarstı.

"Hey! Sana ne oldu diyorum Yusuf!"

Yusuf, Okyanus'a dönerek, düz bir sesle yanıtladı. Söylediklerine kendi bile inanamazken, şoktaydı.

"Sinem, gidiyor abi."

Okyanus, Yusuf'un söylediklerine anlam veremeyince, onu tekrar kalktığı yere omuzlarından bastırmak suretiyle oturtarak, Ezgi'yi arayıp olanları öğrendi.

Okulda yayılan söylenti Kahraman malikanesine ulaşmış, o esnada Yaren hanım ve Serkan beyle birlikte oldukları için, Ezgi'nin yanlarından ayrıldığı kısa müddet içerisinde misafir olarak gelen arkadaşı her şeyi anlatmıştı.

Serkan bey, kızı istediği için doğum gününü New York'ta kutlamak üzere, pasaport ve vize işlemlerini halletmişti iki hafta önce.
Daha sonra Sinem, Yusuf cezalı olunca babasını güzel bir dille ikna etmiş, doğum gününde gitmemişti. İsteyip te gitmediği New York'a cezalı olarak gidecekti.

Yaren hanımın ayırttırdığı uçak biletiyle, sabahın erken saatlerinde kızını uğurlarken bu yolculuğun onun için ne kadar zor olacağını biliyordu.

Yusuf'a bilhassa haber vermemişlerdi. Sinem, yaptığı hatanın büyüklüğünü farkına vardığı için, Yusuf'u arayarak ondan özür dilediğinde ikna çabalarına girişmemesi için, böyle istemişti Serkan bey.

Serkan bey, kızlarını el üstünde tutsa da, laz damarı tuttuğunda fazla otoriter bir kişiliğe bürünüyordu.
Ufak tefek hatalara göz yumsa da, bir insanın hayatını etkileyecek bir hatayı affedemezdi. Affedilmesine de müsaade etmeyeceği için, Sinem'i sıkı sıkı uyarmıştı. Sinem, babasını daha fazla kızdırmamak adına Yusuf'u aramazken, öte yandan 'benden kurtuluyor, sevinir bile' diye düşünüyordu. Oysa bilmiyordu ki, Yusuf'un canı şu an daha çok yanıyordu.

Okyanus öğrendiklerini Yusuf'a söylerken, artık Aşkın failini de biliyordu.
Böyle bir Aşka layık görülen kız, Halasının kızıydı. Gözleri Yusuf'un üzerinden ayrılmazken, ne yapabileceğini düşünüyordu.
Yusuf yumruk yaptığı elini masaya vururken, sinirliydi. Öfkeliydi, kırgındı, Aşıktı...
İçinde tutmakta zorlandıklarını bir bir dökmeye başladı kelimelere.

"Abi! Sinem orada tek başına yapamaz, o alışkın değil yalnızlığa. Korkar tek başına uyuyamaz, anlamazlar onu. Yusuf'u merak eder, abi olmaz Sinem New York'ta kalamaz! Oraya gidemez, giderse gözünün yaşı kurumaz!"

Okyanus, Yusuf'un omuzlarına kemikli ellerini yerleştirip, sakinleşmesi için keskin bakışlarını gözlerine dikti. Bu deli Aşığı sakinleştirmeliydi.

"Bak koçum, bunları ailesi de biliyor! Yaren halam bunları bilerek yollamıyor mu Sinem'i? Canın yanıyor biliyorum, bir çözümünü bulacağız sakin ol! Mantıklı düşün şimdi."

"Yusuf'u bilmiyor abi, geceleri uykusunda sayıkladığını bilmiyor! Eğer biliyorsa neden yolluyor başka Ülkeye?!"

Yusuf, derin derin solurken, oturdukları mekan dar gelmeye başlamıştı.
Sandalyesinden kalkıp arkasını döndüğü esnada, telefonu çalınca masanın üzerinden alıp Ekranda Ezgi yazısını görmesiyle, beklemeden açtı.

"Serkan dayım vazgeçti değil mi Ezgi?"

Aslında duyacakları değil, duymayı arzuladığı sözlerdi bunlar.
Bin bir umutla sorduğu soruya karşılık, beklemediği bir şekilde geldi.

PALYAÇO -Tamamlandı-Where stories live. Discover now